Hakkı Kabal yazdı...

Dün akşam saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni evlenecek gençlere yönelik açıkladığı ekonomik destekler, toplumun ve gençliklerin gündeminde geniş yer buldu. Doğum yardımları, faizsiz krediler ve aile kurmayı kolaylaştıracak diğer teşvikler kulağa hoş geliyor. Ancak burada sormamız gereken esas soru şu: Gerçekten ihtiyacımız olan şey sadece evlenmeyi kolaylaştırmak mı, yoksa evli kalmayı mümkün kılacak bir toplumsal dönüşüm mü?

BOŞANMALAR: SADECE BİR EVLİLİK BİTMİYOR

Eskişehir, boşanma oranında maalesef Türkiye’nin en hızlı kentlerinden biri. Bu sadece bir istatistik değil, toplumsal bir alarm zili. Bir evliliğin bitmesi demek, o evde yaşayanların umutlarının, güven duygularının ve geleceğe dair inançlarının da çökmesi demek. Boşanmalar yalnızca medeni bir statünün değişimi kişilerin farklı evlerde yaşam sürmeleri değil; çocuklarımızın, değerlerimizin ve bir toplumun inşasının paramparça olması anlamına geliyor.

Bir evliliğin sonlanması, yalnızca eşlerin değil, toplumun kaybıdır. Çocuklar, en savunmasız bireyler olarak bu kaybın en ağır yükünü sırtlanır. Güvensiz bir ortamda büyüyen bir nesilden nasıl sağlam bir gelecek bekleyebiliriz? Eskişehir’deki her boşanma vakası, sarsılan her ev , gelecekte daha kırılgan bir topluma işaret ediyor.

SORUN NE? GÖSTERİŞ, TAHAMMÜLSÜZLÜK VE HIZLI TÜKETİM

Toplum olarak bizi evlilikten soğutan ya da evliliği kısa sürede bitiren temel sorunlara bakmamız gerekiyor. Gösteriş merakı ve sosyal medya dayatmaları, aile kurmayı bir “prestij projesine” dönüştürdü. Evlilikler sevgiyle değil, borçlarla başlıyor. Tahammülsüzlük, aile içi iletişim eksikliği ve tüketim kültürü, bu birlikteliklerin kısa sürede son bulmasına neden oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medyada gösteriş uyarısı çok yerinde. Ancak sorun, düğün salonlarından çok daha derin. Gençlerimize evliliğin anlamını, değerini ve sorumluluğunu yeniden anlatmak zorundayız. Evlilik bir tüketim projesi değil; paylaşma, sabır ve güven üzerine kurulu kutsal bir bağdır.

EVLENMEK DEĞİL, EVLİ KALMAK ÖNEMLİ

Evlenmek kolaylaştırılabilir, ama evli kalmak? İşte asıl mesele burada. Hızla artan boşanma oranları, bu konuda ciddi bir krizin içinde olduğumuzu gösteriyor. Sorun, evliliklerin kolay başlamasında değil, çabuk bitmesinde. Evliliği sürdürmek, sevgi, anlayış ve ahlaki değerlerle yoğrulmuş bir toplumsal yapı gerektirir. Bu da yalnızca ekonomik teşviklerle sağlanamaz.

Devletin sağladığı destekler elbette değerli, ama yetmez. Daha kapsamlı bir çözüm için çiftlere evlilik sonrası da rehberlik edecek mekanizmalar geliştirilmelidir. Bakanlığın sunduğu evlilik öncesi eğitim hizmetleri güzel bir adım, ancak devamlılık sağlanmalı. Evliliği sürdürebilmek için aile içi iletişim, kriz yönetimi ve çocuk yetiştirme konularında genç çiftlere destek verilmelidir.

NESİLLERİ KORUMAK ZORUNDAYIZ

Bugün evlilik kurumunu ayakta tutamazsak, korkarım ki gelecekte yalnızca boş yuvalar değil, boş nesillerle karşılaşacağız. Çocuklarımız, parçalanmış ailelerin içinde büyürken sevgi, güven ve istikrar nedir bilmeden hayata atılıyor. Güvensizlik, sevgisizlik ve kırılganlık bir çocuğun kaderi olmamalı. Bu çocukların yarın toplumda nasıl bireyler olacağını, hangi değerlere tutunacağını sorgulamak zorundayız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Evliliği kim zorlaştırıyorsa büyük bir vebal altındadır” sözü doğru. Ama bu yalnızca evlenmek isteyen gençlere engel çıkarmakla sınırlı bir sorun değil. Asıl vebal, ailelerin dağılmasına sessiz kalanlardadır.

SONUÇ: DAHA SAĞLAM TEMELLER, DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE

Gençlerin evlenmesini teşvik etmek güzel, ama daha güzel olan, evliliklerin sürmesini sağlayabilmek. Bu yalnızca bir bireysel tercih değil, toplumsal bir zorunluluktur. Çünkü güçlü bir toplum, sağlam aile temelleri üzerinde yükselir.

Bugün Eskişehir’in boşanma oranında ilk sıralarda olması hepimizin üzerine düşünmesi gereken bir uyarıdır. Maddi desteklerle birlikte manevi dönüşüme de ihtiyacımız var. Sevgi, sadakat ve anlayışı güçlendiren politikalar, ekonomik teşviklerden çok daha kalıcı çözümler sunar.

Evlenmek bir başlangıçtır; asıl mücadele, o evliliği sürdürebilmektir. Toplum olarak güçlü bir geleceğe yürümek istiyorsak, önce sağlam aileler kurmalı ve onları korumalıyız. 
sloganım : Güçlü bir Türkiye’nin temeli güçlü ailelerden geçer.