Eskişehir’in her mevsim bir planı, hayali, herkesin hemfikir olduğu bir projesi var. Var ama konuşmaktan iki tık öteye geçemiyor. Bazı işler söz ile, söyleye söyleye olmuş olsaydı eğer ;
Şu an dünyanın en ayrıcalıklı ve prestijli termal tesisleri olacak ve sağlık turizminde ülkenin lokomotifi olacaktık.
Dünyada üretilen pek çok raylı sistem aracının testleri Alpu’da yapılacaktı.
Türkiye’nin ilk yerli otomobili üretiyor, muhtemelen işsizlikle ilgili en ufak kaygı taşımıyorduk.
Tülomsaş tramvay, lokomotif ve hızlı tren üretmeye başlamış şehir ve ülke ekonomisine damga vurmuştu.
Fuarcılıkta Gaziantep’ten daha başarılı, Antalya’dan daha iddialı bir konuma gelmiştik.
Havalimanımızdan uluslararası pek çok sefer yapılıyor olacaktı.
Gemlik limanıyla demiryolu bağlantımız olmuş hatta yetersiz kaldığı için revize edilmesi gerekliliğini tartışacaktık.
Bor ile çalışan araba yapamasak bile Bor’u kendi işleyebilen bir tesisimiz olacaktı.
Dünyanın en büyük beyaz eşya üreticileri Eskişehir’de üretim yapıyordu.
Bırakın 2. yi belki 5. OSB’den bahsediyor olacaktık.
Muhtemelen merkez ilçe sayımız 2 değil 5 olacaktı.
Şehrin üstünden geçen bir demiryolu bağlantısına tanık olmayacaktık.
Küçük sanayi sitesinin yerinde konutlar, parklar, farklı ticaret alanları olacaktı.
Adalar dediğimiz sınır Göksu köprüsüne değil Şeker fabrikası yakınlarına kadar ilerlemiş olacaktı.
Tabi şeker fabrikası taşınmış, yerine farklı bir cazibe merkezi oluşturulmuştu.
Muttalip mevkiinde bir olimpiyat köyümüz ve spor kompleksimiz olacaktı.
Ilıca barajından su geliyor hatta o bile artık yetersiz kalıyor olacaktı.
Porsuk üzerindeki tekneler dolmuş gibi şehir içi ulaşımında kullanılıyordu.
Üniversite sayımız 3 değil en az 8 olacak ve Sanayi – Üniversite işbirliğinden bahsetmeye hacet kalmayacaktı.
Bu liste daha da uzayıp gidebilir ama kendimi bildim bileli şehri yönetenlerin, kurumların, Eskişehir ile ilgili kendinde söz hakkı hissedenlerin ağızlarından çıkan hedef, plan, hayallerin sadece birkaç tanesi gerçek olsaydı bugün yürüyüşümüz bile değişirdi. O yüzden Nazım’ın dediği gibi “Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum”