Geçtiğimiz ay okullar açıldı. Kimi çocuklarımız yeni başlarken, diğerleri kaldıkları yerden devam ediyorlar, okullarına…
Bu süreçte, tüm anane-babalar çocuklarına her türlü fedakarlığı yaparak onları geleceğe en iyi şekilde hazırlamaya çalışıyorlar.
Kimisi okul servisi, kimisi öğretmenlerle kulis yapma, kimisi özel ders ve dershane ayarlama vb. gibi… Bunların mali yükünü ise söylemeye gerek yok…
Öyle ki ; sanki okullar çocuklardan çok, veliler için açılıyor…
Böylece, eskiden okulların açılış zamanlarında kullanılan “haydi çocuklar okula” sloganını “haydi veliler okula” haline dönüştürsek, abartı olmaz…
Diğer yandan, bazı veliler “veli efendi” hipodromunun adından etkilenmiş olsalar gerek, veliler arası yarışın bir nesnesi haline getiriyorlar, çocukları…
Bunu eleştirdiğinizde ise velilerden “eğitim şart” klişesini işitmek kaçınılmaz oluyor…
Peki, bu şart olan nasıl, bir eğitim?...
Kanımca, eğitimin hayatımızdaki önemi herkes tarafından kabul edilmekle birlikte, onu “iş ve etiket” için gereken bir aksesuar gibi görerek, sadece öğrenme düzeyine indirgeyenlerin sayısı az da değil.
bunda, eğitim sistemimizin; “aşağıdakilerden hangisi” ile başlayan soru cümlelerine sadece en fazla doğru cevabı işaretleme becerisinin eğitim için yeterli olduğunu düşündürmesinin de rolü büyüktür.
İşte, halkımız tarafından sıklıkla ifade edilen “okumuş ama insan olamamış” nitelemesinin altında yatan da gerçekte, budur…
Oysa, öğretimi de içine alan bütüncül özelliklere sahip gerçek bir eğitimdir, ideal olan…
Neden? Çünkü eğitim, sadece öğretimden sağladığımız bilgilerle başarılı olmak için bir platform sağlamakla kalmaz, aynı zamanda, bilgiyi doğru kullanma, erdem, sosyal davranış ve iletişim becerisi, güç, karakter ve öz saygıyı da kazandır.
Böylece öğretim, ancak doğru örneklerle kuşatılmış çevrelerden beslenen ve deneyimlenen bir eğitimle bütünleştiğinde bir aksesuar olma özelliğinden kurtulur.
Zira, eğitim sürekli ve her yaşata olabilen bir öğrenme deneyimidir…
Önce anne-babamızdan öğreniriz, sonra insanlardan, öğretmenlerimizden, başarı ve başarısızlıklarımızdan, liderlerden ve takipçilerimizden öğreniriz…
Sonrada, olmamız gereken kişi olmak için büyürüz...
Eğitimin bu özelliği, onun sadece okullar veya kolejler sınırlı olmadığını, günlük hayatta yaşananların da eğitimin önemli bir parçası olduğunu göstermektedir.
Bir öğretim üyesi olarak, girdiğim tüm derslerde bu farkı anlayabiliyorum…
Sadece öğretime dayalı bilgileriyle, üniversite sınavından yakın puanlar alan öğrencilerin eğitimleri arasında büyük fark olduğunu rahatlıkla görebiliyorum…
Artık, neredeyse herkesin bir üniversitede öğretim görerek, diploma sahibi olabildiği bir zamanda yaşıyoruz.
Bu nedenle, gençlerimizin toplam kaliteye dayanan bütüncül bir eğitimle kazandıkları kişisel gelişim ve yetenekleri, kariyerli bir iş sahibi olmanın da anahtarı konumuna gelmiştir.
Bütüncül temelli eğitim, bize sadece öğretimle kazanılan takip edebileceğimiz bir meslek değil, aynı zamanda hayatta dair amaçlar da sağlayan bir araçtır.
Unutmayınız, eğitimli insanlar kendi hayatlarına değer katarken, başkalarının hayatlarına da değer katarlar…