Kıyas, insan beyninin ya da aklının en basit çalışma özelliklerinden biridir.
Kıyas yapabilme yeteneğinden yararlanırken insanlar, nesneler ve olayların benzerlikleri ve farklılıkları
hakkında bilgi edinerek çıkarımlarda bulunurlar…
Dolayısıyla, yaşam boyunca pek çok konuyu ayırt etmemizi, değerlendirmemizi ve anlamlandırmamızı
kolaylaştıran bir akıl yürütme biçimidir, kıyaslamak…
Ancak, kıyaslama yapabilmek için aynı konuda farklı bir fikre/fikirlere de sahip olup, aralarında
değerlendirme yapabilmek gerekir.
Pek çok konuda ilham almak ve ilerlemek için yapılan kıyaslar ise hem insanların hem de
kurumla/kuruluşların gelişimine önemli katkılar sağlayabilmektedir.
Çünkü, ideal bir modele göre yapılan kıyaslamalardan yapılacak olumlu çıkarımlar yeni hedefler
konulması ve onlara ulaşılması konusunda oldukça yol gösterici ve motive edicidir.
Anacak, günümüzde, sürekli olarak kendini başkaları ve onların hayatlarıyla kıyaslamanın yaygın bir
alışkanlık haline geldiğini söyleyebilirim.
Bir de buna, sosyal medya aracılığıyla farklı insanların yaşamlarına dahil olabilme kolaylığı eklenince,
kendinizi ve yaşamınızı kıyaslayabileceğiniz insanların sayısı da olağanüstü artmaktadır…
Bu süreçte, daima kendi eksikliklerimizi başkalarının fazlalıkları üzerinden kıyaslama alışkanlığımız ise
öğrenilmiş bir çaresizliğimizdir…
Böylece, sahip olduğumuz enerjimizi, bizim kaçırdığımız fakat herkesin yaşadığını düşündüğümüz bir
hayata ayak uydurmak için kullanmaya çalışıyoruz…
Ben buna “bir şeyin değerinin başkasında olana göre değerlendirmekten kaynaklanan orantısız
kıyaslamalar” diyorum…
Diğer yandan, birileriyle kendimiz arasında yapılan orantısız kıyaslamaların, karşımızdakinin lehine
büyük olması, açık ya da örtülü bir kıskançlık duygusuna da dönüşebilmektedir…
Oysa, kıyasın benzer fırsat eşitliklerine sahip kişiler arasında yapılması anlamlı ve orantılı olacaktır.
Dolayısıyla yapılan orantılı kıyaslar, kıyasa konu olan kişinin/kişilerin tecrübelerinden ilham alınıp
onlardan yararlanma olanağı da sağlayabilir…
Orantılı bir kıyas yapabilmek için Spinoza’nın “kendimizi daha iyi tanımamız ve tanıyabilmemiz için
olanaklarımızı, gücümüzü ve güçsüzlüğümüzü iyi anlamamız gerekmektedir” ifadesi oldukça
anlamlıdır.
Zira, sınırlarımızı, yeteneklerimizi ya da olanaklarımızı aşan durumlara rağmen yapılan orantısız
kıyaslamalar fiziksel ve duygusal enerjimizi tüketerek, var olan motivasyonumuzun da
kaybedilmesidir…
Elde kalan ise yapılan orantısız kıyaslara bağlı “zihinsel geviş getirme” yorgunluğudur...