28 Mayıs’ta biten Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimlerinin ardından kamuoyu, büyük bir üslup sorunuyla karşı karşıya kaldı.
Seçimlere giren ittifaklardan Cumhur İttifakı, “kol kırılır yen içinde kalır” prensibiyle yol alırken, Millet İttifakı ise savaşa dönmüş bir şekilde harap oldu. Aynı masada ittifak yapan partilerin genel başkanları sanki bir daha yüz yüze bakmayacaklarını düşünerek masayı yerle bir etti. Millet İttifakı, seçim öncesi millete umut aşılamaya çalışırken; seçim sonrasında tu kaka ilan edildi. Tu kaka ilan edilen “İttifat” kavramı, seçimlerin ardından siyasilerin ne denli yapmacık olduklarını ve yanar döner olduklarını bir kez daha Türkiye’ye gösterme konusunda deneyim yaşattı.
Bu yapmacıklığın ve gayri samimi durumun en önemli aktörü İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener oldu. Düşüncelerinin dikkate alınmadığını belirterek masadan kalkan Sn. Akşener, kendi tabanından gördüğü tepki üzerine tekrar masaya dönmüştü. Bundan mutsuz olduğunu belirtmesine rağmen biz kendisinin ne denli samimi olmadığını gördük. Ama “MIŞ” gibi yaptık. Eğer seçim kazanılsaydı Sn. Akşener, halka neler diyecekti. O zaman Nebi Hatipoğlu, Melih Aydın , Emine Edizgil nasıl bir siyaset güdecekti. Şimdi iki lafından birinin CHP olduğunu, ittifakın bittiğini dile getiren Hatipoğlu , o zaman şehirde ve tüm Türkiye’de nasıl parlayacaktı? Ya da Akşener, ne diye Afyon’dan haykıracaktı? İşte bu durumlar tamamen kaybetmenin ve hazımsızlığın sonuçları. Peki bu süreçte Kemal Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu kaybetmedi mi? Onlar neden Meral Akşener’e saldırmadı? Neden İYİ Parti için çalışılmadı; ya da kendilerinin aleyhine çalıştıklarını belirten demeçler dillendirilmedi?
Çünkü üslubun ve ittifak olmanın ne demek olduğunu ve bunun sonuçlarının bütün herkesi etkilediğini bildikleri için hiç bir şekilde saldırgan tutum sergilemediler. Hatta bu durum ile ilgili Sn. Kılıçtaroğlu, iyi ya da kötü konuşmama kararı bile aldı. Siyasetin yirmi dört saat için bile çok uzun zaman olduğunu bildikleri için hep temkinli davrandılar. Diyalog kültüründen hiç vazgeçmediler.
Ama buna karşılık yeni İYİ PARTİ’liler aldılar sazı ve tutturdular bir Türkü.
Sabah CHP, Akşam CHP…
Varsa yoksa CHP..
Sanırsın Cumhur İttifikanın içinde olan parti..
İnanın Cumhur İttifakındaki partiler son zamanlarda CHP ile bu kadar uğraşmadı.
Nebi Hatipoğlu kanadında sistematik bir şekilde Eskişehir’i dizayn etme çalışmaları devam ederken, başka hiç bir İYİ PARTİ’liden böylesine laflar duymadık. Tabii Emine Edizgil ve Melih Aydın haricinde. Kurulan düzen içerisinde İYİ Parti üç kişinin arasına sıkışmış politika üretmeye çalışıyordu. Geçtiğimiz hafta oluşan haberlerden anlaşılacağı üzere, İYİ Parti belediye başkanlarını belirlemişti. Güya Büyükşehir’e Melih Aydın, Odunpazarı’na ise Emine Edizgil haberleri havada uçuştu. Sn. Akşener, yarın gelecekti ve isimleri açıklayacaktı. Ama dün itibariyle rahatsızlığı sebebiyle ziyaretin gerçekleşmeyeceği kamuoyuyla paylaşıldı. Ortada yer alan bütün belirsizlikler Genel Başkan Sn. Akşener’in rahatsızlığı ile daha da derinleşti. Saman alevi gibi geçtiğimiz hafta çıkan haberler kendini başka bahara bırakabilir. Kafadaki sorular ise şunlar;
Belirtilen adaylar nasıl birden belirlenivermişti? Bu adayların içinde madem öyle neden Tepebaşı Adayı yoktu? Milletvekilliği döneminde Tepebaşı’nı isteyen Melih Aydın ne oldu da vites yükseltti? Hatipoğlu, Büyükşehir Adaylığından neden korktu? Siyasetin içerisinde aday adaylığı sürecini İYİ Parti neden atlayıverdi?
Gerçekten garip…
Hatipoğlu’nun hızlı çıkışı birden saman alevi gibi sönmüştü. Yayında kullandığı “HARLI YANMASI” eylül ayının sonunu bile tamamlayamadı.
Şimdi Sn. Akşener, kendi parti grubuyla yapacağı toplantılarda söylemi değiştirse, o zaman Edizgil’ler, Hatipoğlu’lar, Aydın’lar bu tweetleri , bu lafları nasıl saklayacaklar?
Yapmaz demeyin, daha önce Nasıl masayı dağıttı ve geri döndüyse, bu sefer de olmayacağını kimse garanti edemez. O zaman da saydığımız bu isimler Cumhur İttifakı için mi çalışırlar, bekleyip göreceğiz.