6 Şubatta ülkemizde yaşanan depremin ardından en kıymetli değerlerimiz olan çocukları koruyabilmek ve onların gelişimine destek olabilmek adına bilmemiz gerekenleri toparlamaya çalıştım.
Öncelikle içinde bulunduğumuz bu süreçte herkesin etkilenme derecesinin, verilen tepkilerin, baş etme şekillerinin farklı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Kayıpların yasını tutarken ve bunlara şahit olurken yaşadığımız birçok duygu: öfke, suçluluk, çaresizlik, pişmanlık, hayal kırıklığı… normal duygulardır. Anormal duruma verilen normal tepkiler. Peki yetişkinler olarak bizleri böylesine zorlayan bir süreç içindeyken çocuklara neler oluyor olabilir? Yaş gruplarına göre değişen tepkilere şahit olabiliriz. Benzer şekilde çocukların verdiği tepkiler de bu süreçte normal tepkiler olabilir. Ancak bu tepkilerin süresi uzadığında mutlaka bir uzman desteği almak ve çocuklara verilmesi gereken psiko-sosyal destek alanını oluşturmak önemlidir.
Depreme birebir maruz kalmış ya da yakınları maruz kalan çocuklarda 0-3 yaş aralığında şaşkınlık, kaygılı ifadeler, uyku problemleri, davranışlarda ve becerilerde gerileme, çevreye karşı çekingenlik, ilişki kurmada zorluk, travmatik olay anını tekrarlama, oyunlara taşıma, ağlama krizleri, saldırganlık, bakım veren kişiden ayrılmakta güçlük gibi belirtiler gözlenebilir. Çocuklarda bu belirtileri fark ettiğimizde; uyku, beslenme rutinleri oluşturmak, mümkün olduğunca ilgilenen kişinin aynı kalmasını sağlamak, sürekli konuşmak/iletişimde olmak, ne yaptığınızı, çevreyi anlatmak ve akranlarıyla bir araya gelebileceği güvenli alanlara götürmek yapılabilecekler arasındadır.
Eğer 4-6 yaş aralığında çocuklarda, değişikliklere adaptasyon zorluğu, suçluluk ve güven duygusunun zedelenmesi, yaşananları abartılı bir şekilde anlatmak, travmatik olay ile ilgili sorular sormak ve konuşmak, oyunlarda saldırganlık gibi belirtilere rastlanabilir. Bu yaş grubunda bu belirtileri fark ettiğimizde; mümkün olduğunca uyku ve beslenme ihtiyaçlarında rutinler oluşturmak (sık ve az yemekler olabilir.) önemlidir. Sizi gözlemlediği için duygularınızı anlamlandırmaya çalışacaktır. ‘’Bu durumda ben de çok üzüldüm ve korktum.’’ gibi cümlelerle duygularınızı ifade edebilirsiniz. Boyuna uygun hizadan, göz teması kurarak iletişim kurmaya çalışmak da çocukların anlaşılır hissetmesi için çok kıymetlidir. Çocuğunuz eğer sizinle uyumak isterse izin verebilirsiniz. Fiziksel temas ihtiyacı vardır. Oyun, kitap okuma, akranlarıyla bir araya getirme gibi etkinlikler için alanlar oluşturulabilir. Mümkün olduğunca alışkın olduğu kişiler dışında birine emanet etmemeye çalışmak da yine güvende hissetmeleri için önemlidir.
7-12 yaş aralığındaki çocuklarda ise belirtiler şu şekilde görülebilir. Okul öncesi döneme gerileme, dikkat ve odaklanma problemleri, akranları ile iletişime geçmek istememek, okula dönmekte zorluk, saldırganlık, öfke, tekrarlayan oyunlar, doğal olaylardan (yağmur, şimşek,rüzgar) korkmaya başlamak, seslere karşı duyarlılık, sosyal medya kullanımı varsa olayın detaylarına kendini maruz bırakma, uyku problemleri, kabuslar ve ayrılık kaygısı. Bu çocuklara destek olabilmek amacıyla da uyku düzenini sağlamaya, dikkat dağınıklıklarına ve buna bağlı davranışlara karşı anlayışlı olmaya özen gösterilebilir. Sizden ayrılmak istemediğinde tepki göstermeden ne zaman döneceğinizi, nereye gideceğinizi bilgi vermek iyi olacaktır. Günlük tutmak, resim, spor gibi duygularını dışa vurabileceği etkinliklere yöneltmek, basit ve yapılandırılmış görevler vermek, kararlara dahil etmek, akranları ile bir araya getirmek ve olayın detayları ile ilgili sorularına cevap vermek yine yapılabilecekler arasındadır.