Özellikle sosyal ilişkilerde ve partner ilişkilerinde sıkça aklımızda yer edinen bir konudur değişim. ‘’ O önceden hiç böyle değildi çok değişti, eskiden bu kadar değildi’’ vb. cümleleri de birçok kişi kurmuştur diye tahmin ediyorum. Peki gerçekten bu değişim oluyor mu? Yoksa değişim kavramına yüklediğimiz anlamla bu durum farklı algılanmaya mı sebep oluyor? Söz konusu olan davranışların, tutumların, bakış açılarının değişimi ise işin içine kişilik kavramı girmektedir. Her şeyin hızla değiştiği ve dönüştüğü bir zamanda, değişim ve dönüşümün hızı, kişiliğimizin oluşumu, davranış biçimlerimiz, alışkanlıklarımız, tutumlarımız ve düşüncelerimiz de değişime uğruyor mu? Yoksa ortam ve şartlar ne olursa olsun zamanla kişilik yapımızdan ödün vermemek için direnç mi gösteriyoruz?
Değişim gerçekleşecekse dahi elbette düşünüldüğü kadar kolay değildir. Kolay olan ve her zaman daha muhtemel olan belki de içinizden gelen davranışı gerçekleştirmenizdir. Ancak bu, sizin veya başkalarının değişemeyeceği anlamına gelmez. Eğer gerçekten çaba gösterilirse herhangi bir insanın değişebilmesi mümkündür. İnsanların hayatlarında değişiklik yapabilme yeteneğini etkileyen birkaç önemli faktör vardır. Bunlar; genetik, motivasyon ve kişiliği içerir.
Kötü alışkanlıkları olup sonrasında onlardan kurtulan, hayatına daha farklı yerlerde, daha farklı koşullarda, daha farklı davranışlarda hayatlarına devam eden hikayeler duymuşuzdur illa ki. Yapılan çalışmalara göre doğru tedavi yöntemleri izlendiğinde insanların kişilik yapılarının bile değiştirilebileceği ortaya konmuştur. Herkesin hayatında geliştirebileceği, değiştirebileceği alanlar vardır ve insanlar gerçekten istedikleri zaman değişirler. Henüz kesin bir kanıya varılmış olmasa da bugün, genlerimizin hayatımız ve kişiliğimiz üzerinde ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Her ne kadar çevresel faktörler düşünme şeklimizi, davranışlarımızı şekillendirse de genetik yani biyolojik faktörler de kişiliğimiz ve davranışlarımız üzerinde oldukça etkilidir.
Günümüzde birçok psikolog genetik faktörlerin çevresel faktörlerden daha önemli olduğunu düşünüyor. Bu düşünce akımına göre, “Bir zebra vücudundaki çizgileri değiştiremez.” se benzer şekilde insanlar da genlerinden dolayı bazı sosyal kalıpları, düşünce şekillerini takip etme eğilimindedirler. Çevresel faktörler her ne kadar davranışları etkilese de bir insan, kendi biyolojisine aykırı şekilde var olamaz. Fakat insanların kişilik özellikleri genleri tarafından belirlenmiş olsa da, kendileri, toplum ve çevre için olumsuzluk yaratabilecek davranışları yeniden düzenleyebilir, kötü alışkanlıkları değiştirebilirler. Bu konuda hala umut vardır.
Bilimsel çalışmalara göre insanın 5 temel kişilik özelliği olduğu kabul edilmektedir. Bu beş temel faktör açıklık, dışa dönüklük, nevrotiklik (duygusal denge), vicdanlı olmak ve uyumlu olmaktır. Bu temel faktörler insanın nasıl düşündüğü, ne hissettiği ve nasıl davranışlar sergilediklerini açıklamaya yardımcı olur. Yapılan çalışmalar çoğu özelliğin yetişkinlik boyunca neredeyse aynı kaldığını vurgulamaktadır ancak değişim tabii ki mümkündür. Bu değişim olurken de değişime destek olan faktörler temel olarak şunlardır. Kendini ifade etmek, dinlemek, araştırmak, anlamaya çalışmak, kendi seçimlerinin ve davranışlarının sorumluluğunu almak, yeni alternatifler geliştirmek ve harekete geçmek. Tüm bu faktörler değerlendirmelerin yapılabileceği ve kişinin kendine özgü sonuçlar çıkarabileceği durumlardır. Bu değerlendirmelerin sonucunda, evet değişim mümkündür.