Hüseyin Akçar yazdı...

Hukukun üstünlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir ve adalet sisteminin sağlıklı işlemesi için kritik bir ilkedir. Ancak, ne yazık ki, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, yeni adli yıl mesajında "Son 23 yıldır olduğu gibi bundan sonra da hukukun üstünlüğü ilkesinden hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz" tarzındaki söylemi, uygulamada sıkça gerçeklikten uzak kalmaktadır. Bu durum, hukukun üstünlüğü ilkesinin ciddiyetle uygulanıp uygulanmadığı konusundaki endişeleri artırmaktadır.

Siyasi veya idari makamların, hukukun üstünlüğüne olan bağlılıklarını vurgulamak için sıkça dile getirdikleri bu sözler, çoğu zaman sadece birer ifade olarak kalmaktadır. Gerçek hayatta ise hukukun üstünlüğüne dair çeşitli ihlaller ve sapmalar gözlemlenmektedir. Özellikle;

Bağımsız Yargı Sorunları: Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ilkesinin temel bir parçasıdır. Ancak, yargı bağımsızlığının zayıfladığı, siyasi etkilere açık hale geldiği ve keyfi uygulamaların ortaya çıktığı durumlar, bu ilkenin ihlal edildiğini göstermektedir.

Adaletin Gecikmesi: Davaların uzun süre devam etmesi ve adaletin geç tecelli etmesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulanmasında ciddi aksaklıklar yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu, adaletin erişilebilir ve hızlı olması gerektiği ilkesine ters düşmektedir.

Eşitlik İlkesi: Hukukun üstünlüğü, tüm bireylerin eşit şekilde hukuka tabii olduğunu öngörür. Ancak, toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler, bazı bireylerin hukuki süreçlerde ayrıcalıklı veya dezavantajlı konumlara düşmesine neden olmaktadır.

Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Eksiklikleri: Kamu yönetimi ve yargı süreçlerinde şeffaflık ve hesap verebilirlik eksiklikleri, hukukun üstünlüğüne dair vaadlerin gerçeğe dönüşmediğini gösteren bir diğer işarettir.

Bu söylemler, hukukun üstünlüğünü koruma taahhüdü şeklinde sunulsa da, uygulamada karşılaşılan bu sorunlar, ilkenin eksik veya hatalı bir şekilde uygulandığını ortaya koymaktadır. Gerçek anlamda hukukun üstünlüğünden taviz vermemek, sadece sözde değil, uygulamada da bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmayı gerektirir. Toplumun adalet anlayışını güçlendirmek ve hukukun üstünlüğünü gerçek anlamda sağlamak için, bu söylemlerin ötesine geçilmesi ve somut adımlar atılması gerekmektedir.

Her sene alanlarda, sosyal medyada, konferanslarda belirttiğimiz gibi ‘üstünlerin hukukunun değil; hukukun üstünlüğünün egemen olduğu’ bir adli yıla başlamayı umut ederken; aslında hiçbir şeyin değişmeyeceğinin üzüntüsüyle ve biraz da olsa umudumuzla bütün vatandaşlarımızın 2024 -2025 adli yılını kutluyorum. 

Yol uzun, umudumuz var..

Bakalım neler göreceğiz…