Birkaç gün önce eski Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı kurumumuz Sedef Medya'yı ziyaret etti.

Kentimizde "Vali Baba" olarak anılan Çalışıcı ile görevi süresince yaşadığı ve kendisinde hoş seda bırakan bazı anıları dinledik...

Çalışıcı'nın kentimizde vali olduğu dönemde de Anadolu Ajansı Eskişehir Bürosu'nda birlikte mesai yaptığımız Cihan Yıldırım ile eski günleri yad ettik.

Anadolu Ajansı'nda birlikte çalıştığımız ve halen görevini sürdüren Emrah Yaşar ve Deniz Açık da pek çok olaya tanıktı, keşke onlar da olsaydı diye iç geçirmedik değil...

Görev yaptığım yaklaşık 20 yılın 18 yılını yönetici olarak geçirdiğim Anadolu Ajansı'nda büromuza pek çok stajyer geldi, gitti...

Kimisi kadro alarak AA'nın başka illerdeki bürolarında mesaisine devam ederken kimisi de gazetecilik adına Eskişehir büroda vakit geçirip başka mecralara yelken açtı.

Büronun kapısından giren her gazeteci adayına söylediğim şuydu:

"Buradan 30 gün sonra ayrılacaksın. Bu 30 günde birlikte mesai harcayacağın bizlerde bir iz bırakırsan gazetecilik adına önemli adım atmış, yaşamında kendine güveni sağlamış olursun. Eğer stajın bitip buradan ayrıldığında seni hiç anmıyorsak, hiçbir haber kaynağından seninle ilgili olumlu birkaç kelam duymuyorsak bil ki gazetecilikle mesafeni halen yakınlaştıramamışsındır."

Hasılı...

Nerede çalışırsanız çalışın, hangi işi yaparsanız yapın bir iz bırakıyorsanız o kurumda "başarılısınız" demektir.

İz nasıl mı bırakılır?

Ne olursa olsun taşın altına elini koyarak...

Çalışarak...

Çalıştığın kurumu sahiplenerek...

Kamu işi yapıyorsanız halkın bir kuruşunu dahi kendiniz ve ailenizin boğazından geçirmeyerek...

Olayları uzaktan seyrederek değil.

Bu köşede adını andığım Çalışıcı da mülki idare amiri olarak çalışma yaşamına başladığı Afyon Valiliği’ndeki stajyerliğinden, kaymakamlık yaptığı ilçeler, Adıyaman, Aksaray ve son görev yeri Eskişehir Valiliği dönemine kadar işte böyle bir hayat tarzına imza attı.

Kentte ikamet eden bırakın Eskişehirlileri, burada görev yapıp giden kamu çalışanları dahi "Vali Baba" denildiğinde kimden bahsedildiğini iyi bilir.

AA'da büromuzu "çat kapı" ziyaret edip çayımızı içen ve çözebileceği kent sorunları hakkında her kesimden görüş almaya özen gösteren Çalışıcı'yı, İkieylül veya Doktorlar caddesinde esnafla tavla oynarken görebilirdiniz.

Süper Lig'e çıkmasında büyük emeği olan Eskişehirspor'un maçlarını hiç kaçırmayan Çalışıcı, otobüs bağışından tutun da kent dinamiklerini takım için nasıl harekete geçirdiğine yakından şahitlik edenlerdenim.

Halkla iç içe yaşayan, kırmızı ışıkta makam aracını durduran, 12 yıllık Renault Laguna marka makam aracını değiştirmesi yönündeki ısrarlara boyun eğmeyip, "halkın parasını çarçur edemem" diyerek elinin tersiyle iten, yakın koruma polisi Hüseyin Bilgetecan'dan başka kimsenin çevresinde olmadığı, polis eskortu kullanmadan valilik yapan böylesine değerli bir insanı tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Valilik binasında görevli koruma polislerinden "sosyal tim" kurup, belirlenen yoksul ve muhtaç kişileri evinde ziyaret ederek olara çare olan, haksızlıklar karşısında mutlaka bir çözüm yolu üreterek kamu menfaatini siyasilere peşkeş çekmeyen, bunun bedelini belki de göreviyle ödeyen Çalışıcı, Eskişehir'de yaşamını sürdürüyor.

Eskişehir Valiliğine atandığı 1 Aralık 2003 tarihinden merkez valiliğine atandığı 21 Aralık 2008 tarihine kadar kent menfaati için çaba gösteren Çalışıcı, 2010 yılında emekli oldu.

Bu köşede Vali Çalışıcı'nın yaptığı hizmetleri tabii ki tek tek sıralamayacağım ancak iz bırakan insanlara örnek vermek adına, nezdimdeki önemli bir şahsiyeti sizlerle paylaşmak istedim.

Valilik böyle yapılır...

Bir kentte iz böyle bırakılır...

İşte bundan dolayı boşuna "Vali Baba" olunmuyor...

Çalışıcı, idare-i maslahatta bulunmadığı için "Vali Baba" sıfatını hak etti, halkın kalbinde yer etti.

Bilmem anlatabildim mi?