Başlıktaki sözü işittiğimde hemen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan aklıma geliyor.
Bu ifadeyle özdeş bir isim oldu.
Sokakta bu ifadeyi kullansanız hemen hemen herkeste aynı çağrışımı yapacağına yüzde yüz eminim.
Gazetecilik hayatımda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı pek çok kez takip etmiş, haberini yapmış, yanı başından miting izleyip, fotoğraflarını çekmişliğim var.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin koalisyon ortaklığından çekilip erken seçim istemesiyle sahalara inen siyasilerden, çiçeği burnundaki AK Parti’nin Genel Başkanı’ydı Erdoğan.
Tarih 2002.
Erdoğan, Şanlıurfa mitinginde alanı hınca hınç dolduran kalabalığa hitap ediyor.
Ben de Anadolu Ajansı muhabiri olarak konuştuğu balkonda, hemen yanı başından fotoğrafını çekiyor, haber için notlarımı alıyordum.
O zamanlar tabii ki daha başbakan olmadığından öyle helikopterler havada uçmuyor, koruma orduları falan da yok.
O konuşurken iyi açıyı yakalayıp fotoğrafını çekmeye çalışıyorum ama balkon o kadar dar ki Erdoğan’ın mikrofon tuttuğu eli fotoğraf makineme çarpıyor, zorlanıyorum.
Yani o derece yakınız...
Malum yasaklı olduğundan milletvekili olamıyor.
Sonra bildiğiniz gibi iki partili Meclis’te o dönem CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal’ın olumlu yaklaşımı sonucu anayasa değişikliği gerçekleşti ve Erdoğan istifa eden milletvekili yerine Siirt’ten vekil seçilerek parlamentoya girdi.
Neyse konuyu dağıtmadan o meşhur Neredeeeeen nereyeeeeee ifadesinin çağrışımını zenginleştirelim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim meydanlarında, kamu veya özel sektör yatırım açılışlarında, Meclis kürsüsünde, partisinin TBMM grup toplantılarında ülkenin gelişmişliğini, milli gelirdeki artışı, yapılan hizmetleri, insanların ekonomik refahını geçmişle kıyaslar, bunu sık sık “Neredeeeeen nereyeeeeee” ifadesini kullanarak anlatırdı.
Şimdi bakıyorum Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ifadeyi pek kullanmıyor.
Kuşkusuz 1999 Marmara Depremi’nin yaralarını sarmaya çalışan ve 2001 ekonomik krizinden çıkma mücadelesi veren Türkiye’de, AK Parti tek başına iktidara geldiğinde bir hikayesi vardı.
Mali disiplinden ödün vermeyen AK Parti, ekonomide başarılı oldu.
Ancak bu başarı uzun sürmedi. 2010 yılından sonra ivme tersine döndü.
Son 10 yılda pek çok gelişme oldu.
Art arda gelen rövanşist operasyonlar.
Siyasi ikbalin ülke çıkarlarının önüne geçmesi.
Adam kayırmacılığın zirve yapması.
Hukukun üstünlüğü anlayışının yerini kanun devletinin alması.
AB hedeflerinden uzaklaşılması.
Farklı düşüncedekilerin neredeyse vatan hainliğiyle suçlanması.
El üstünde tutulan FETÖ’nün darbe girişiminde bulunması.
Dış politikadaki yalnızlık.
Anayasa Mahkemesi kararının tanınmaması.
Yabancı yatırımcının finans piyasasından bir bir çıkmaya başlaması.
Dövize olan ihtiyacın hiç olmadığı kadar artması.
Borcun 500 milyar dolara yaklaşması…
Daha sayayım mı?
Bu liste uzar gider.
Daha dün Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal 2020-IV Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nda açıklama yaparken dolar 8,35 liraya çıkarak tarihi rekorunu kırdı.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’nun verdiği bilgiye göre, Türkiye’de gerçek kişilerin bankalarda 136 milyar dolarlık döviz hesabı var. Bu kişilerin mevduatları 6 günde 61,2 milyar TL arttı.
Kıyas yapma açısından; pandemide kısa çalışma ödeneği ve zorunlu izin ödemesi kapsamında çalışanlara 36,6 milyar ödeme yapıldı.
Uluslararası Para Fonu'nun açıkladığı ekim ayı raporuna göre, Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir bu yıl 7 bin 720 dolara kadar gerileyecek. Böylece kişi başına gelirde neredeyse 2005 yılına dönmüş olacağız. 15 yıl önceki kişi başına gelir ne kardı?
7 bin 350 dolar.
AK Parti iktidara geldiği 4 Kasım 2002 tarihinde dolar kuru 1,67 liraydı.
Kur, 2008 yılında 1,3 seviyesine inerek 5 yıl boyunca stabil halde kaldı. 2013 yılındaki 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları, MİT tırları olaylarıyla Ocak 2014’te 2,3 lirayı gördü.
Sonra hadiseler bitmedi tabii ki.
Genel seçimlerin 2015’te yeniden yapılması, FETÖ’nün 2016’daki darbe girişimi, anayasa değişikliği referandumu, rahip Brunson olayı, ABD’nin yaptırım tehditleri, S-400’ler falan falan…
Şimdi ise dolar 8,30 lirayı aştı.
Peki döviz kurunun önlenemez artışı ve kişi başına düşen milli gelirdeki düşüş önemli bir ekonomik gösterge midir?
Evet cancağızım…
Hem de çok iyi bir göstergedir.
Şimdi Erdoğan’ın, “Neredeeeeen nereyeeeeee” ifadesini neden kullanmadığını daha iyi anladım.
Baksanıza “Neredeeeeen nereyeeeeee” gelmişiz...