Eskişehir’in ilk gazetesi olarak bilinen “Nimet”in sayfalarında bir telgraf metnini görene kadar bu konu gündemimizde yoktu. “Nimet gazetesi okuma notlarım” “Eskişehir.Net” dergisi Temmuz-2019 sayısında yayınlanmıştı. Okuma notları arasındaki bu telgrafa -daha sonra- yakından bakmaktaki gayemiz; Masonluk teşkilatı ve faaliyetleri hakkında yapılan tartışmalara yenisini eklemek yahut hedef göstermek değil Osmanlı basınının gösterdiği genişlik ve çeşitliliğin içindeki yerel bir gazeteden hem şehir tarihine hem de konuya dair tamamlayıcı bilgiler sunmaktır.
Telgrafı daha doğru yorumlayabilmek amacıyla konu ile ilgili literatür taraması yaptık ve Osmanlı Dönemi Anadolu’sunda masonik yapılanmalara yönelik başta İzmir olmak üzere Ankara, Mersin, Manisa, Elazığ, İskenderun, Kuşadası, Kayseri ve Erzurum’un yanı sıra Eskişehir’in de adının geçtiğini gördük. Yaptığımız araştırmalarda Eskişehir ekseninde detaylı bilgilere rastlamadık lakin Nimet gazetesinde yer alan telgraf suretinde mason faaliyetleri ve teşkilat yapısına dair Eskişehir’den ipuçları bulunmaktadır.
Masonluğun son iki yüz yılı hakkında kaynaklarda bazı bilgiler mevcut ise de öncesi; efsaneler, mitler ve sırlarla örülü bir duvar gibidir. Esasen mason kelimesi de Fransızca “duvar ustası” anlamındaki “maçon”dan gelir ve masonlara “farmason” veya “franmason” da denildiği kaynaklarda belirtilmektedir. Nitekim bizim ele alacağımız telgrafta da “farmason” ismi geçmektedir.
Kaynaklarda masonların -tüm dünyada olduğu gibi- hem Osmanlı topraklarında hem de Türkiye Cumhuriyeti’nde -dönem dönem- oldukça etkin çalıştıklarına dair bulgular mevcut. Zira Diyanet İslam Ansiklopedisi “Masonluk” maddesinde ve birçok kaynakta Türk Mason Cemiyetinin 1935’te Atatürk’ün talimatı üzerine kapatıldığı bilgisi yer almaktadır. 1948’de tekrar açılıncaya kadar geçen süre “uyku dönemi” diye ifade edilmektedir hatta. Ancak Eskişehir’de çıkan yerel bir gazetenin ilk sayfada verdiği haberi ışığında; 1912 yılında oturmuş teşkilat yapısı ile bir mason cemiyetinin varlığından bahsedilebilir. Telgrafta “Eskişehir” ismi vurgulanmamakla birlikte başka bir yer adı da verilmemiştir. Muhtemelen şehrin içinde olduğu herkesçe bilindiğinden belirtmeye ihtiyaç duyulmamıştır. Adı “Farmason Cemiyeti” olan teşkilatın “kadın” ve “erkek” olmak üzere iki kolu mevcuttur. Kadın kolunun başındaki kişiye “reise”, erkek kolunun başına ise “reis” denmektedir.
Söz konusu telgraf, Farmason Cemiyeti kadınlar kolunun düzenlediği olağanüstü kongrede alınan kararı barındırıyor ve kararla ilgili bilgi notu, cemiyetin erkek kolunun reisine gönderilmiş. Her nasılsa bir şekilde gazetenin eline geçmiştir. Haberin ilk sayfada verilişi, ayrıca dikkate değerdir. Kimden geldiği gizlenerek isim yerine üç nokta konmuş. “… den … vürûd eden telgraf-name suretidir.” şeklinde bir girişten sonra telgraf içeriği, yine özel isimler gizlenerek aynen veriliyor.
Söz konusu telgraf, “Kadınlar Farmason Kongresi” ile ilgilidir. Bu, “olağanüstü” bir toplantıdır. Toplantının başında “Reise Hanım böyle nâ-bî-vakt kongreye davetinin esbabını” yani vakitsizce, ansızın gerçekleştirilen kongrenin sebebini açıklıyor. Cemiyet üyelerinden bir kadının şikâyet başvurusu üzerine bütün farmason kadınlar toplantıya davet edilmiştir. Kongrede şikâyet konusu hakkında -telgraftaki ifadeyle- “hararetli müzakerelere girişilmiş”tir. Şikâyetin konusu ise “Farmason kadınların hayat ü sefahat-i esrarengiz-ânelerini ifşaya sebebiyet veren erkekler”dir. Anlaşılan farmason kadınların mahremi, özel hayatı ile ilgili bazı hususların afişe edilmesi söz konusu… İfadeye bakıldığında “ifşaya sebebiyet”te herhangi bir kasıt görünmüyor ama dolaylı da olsa sonuçta başkalarının bilinmesi istenmeyen mahrem konular ortaya saçılmıştır. İşte buna sebebiyet veren farmason erkeklerin cemiyetten tardına (kovulmasına, sürülmesine, uzaklaştırılmasına) yönelik düzenlenen toplantıda oylama yapılmış ve “müttefikan” yani oy birliği ile şikâyet konusu erkeklerin “cemiyetten tardına” karar verilmiştir. Yalnız bu kararın erkekler farmason reisine tebliğine sıra gelince yine oylama yapılmış ve “ekseriyetle” yani oy çokluğu ile bir karar çıkmıştır. İlk bakışta çelişkili görünüyor. Belki de posta kanalıyla bildirilmesi yönünde itiraz edenler çıkmıştır yahut da başka bir manası, sebebi vardır. Sonuç olarak “tafsilat-ı postadır” şeklinde son bulan telgraf “Erkekler Farmason Reisi … Beyefendi”ye gönderilmiştir.
“Tafsilat-ı posta”dan hareketle cemiyetteki kararların demokratik yollarla alındığını düşünebiliriz. Mason dendi mi erkek cinsi akla gelirken Osmanlı Dönemi’nde cemiyetin kadın yapılanmasını gösteren bu telgraftaki ifadelerde “Erkekler Farmason Reisi”ne bir “öneri” veya “talep” söz konusu değildir, ondan herhangi bir onay vermesi de beklenmemektir. Bilâkis doğrudan “ifşaya sebebiyet veren erkeklerin cemiyetten tardına karar verilmiştir”. Buna göre kadın ve erkek yapılanması arasında bir hiyerarşi görünmemektedir, belki de cemiyetten atılma hususunda kesin-bağlayıcı hükümler bulunduğundan onaya lüzum da kalmamış olabilir.
Bütün özel isimleri gizleyerek veren Nimet gazetesi; telgraf metninden sonra yaptığı yorumda bir ismi hedef gösterir ve Farmason Cemiyeti’nden çıkarılacaklar arasında “Edhem Ruhi” de bulunsa gerektir, der. Bahsi geçen olayla ilgili bazı duyumları paylaşır. Nimet’e göre şikâyetçi farmason kadınlar arasında Edhem Ruhi Bey’in kendi kız kardeşi de vardır, hatta “asıl mesele evlerinde kopan bir kıyamet üzerine vuku bulmuş.”tur. Haber yazısının sonunda şu cümleler yer alıyor: “Acaba bu … bir baskın mı…. Bunlar … ne baskından … ne basılmaktan utanacak adamlar değildir…”
O dönemde herkesçe bilinen bir ismi verdikten sonra kız kardeşinin ismini de -dolaylı olarak- vermiş oluyor zaten ve o “üç nokta”ların da pek bir manası kalmıyor esasında. Aynı dönemde Eskişehir’de çıkarılan “Hakikat-Anadolu Sesleri” gazetesine baktığımızda Nimet gazetesinin “Edhem Ruhi”yi karalayan yayın yaptığına dair açıklamalara rastlıyoruz. (Tabi bahsedilen, aynı kişiyse…) Aslında Nimet gazetesini -kendisinden çok- “Hakikat-Anadolu Sesleri” gazetesinden gıyaben biliyoruz. Her ikisinin farklı siyasi görüşlere hizmet ettikleri, sert bir dille birbirlerini eleştirdikleri “Hakikat-Anadolu Sesleri” gazetesinin sayfalarından anlaşılıyor.
Nimet gazetesinin kinayeli yorumla sunduğu bu haber; “Nükte” başlığını taşıyor. Nükte dendi mi her ne kadar zarif, esprili söz akla gelse de kelimenin asıl anlamı “herkesin anlayamadığı ince mana”dır. Haberin bu başlık altında verilmesi ayrıca manidardır.
Gazete hakkında telgraf metninin yayınlandığı 16 Temmuz 1912 tarihinde verilen bilgiler ise şöyle: Adının hemen altında “Şimdilik haftada 3 defa neşrolunur.” yazıyor. Haftada 3 kez yayınlanan bu gazetenin sermuharriri, yani başyazarı Mehmed Burhaneddin Bey’miş. Abone şartları ile ilgili “Memâlik-i Ecnebiye için seneliği 15 franktır.” açıklamasından gazetenin yurt dışına da gönderildiğini anlıyoruz. “İdare Yeri” adresi olarak “Eskişehir’de Taşbaşında Numara: 10” ibaresi yer alıyor.