Bir vakitler ses getiren boykotlara imzasını atmış, zaten kuruluş amacı da boykotları örgütlemek olan “Eskişehir Boykotaj Cemiyeti” şehir tarihinin unutulmuş parçalarından biri... “Boykot” kelime olarak ilk defa 1908 yılında Osmanlı kamuoyunun gündemine girse de “Bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma. / Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme.” anlamları itibarıyla insanlığın yabancısı olduğu bir tutum değildir aslında.

Avusturya’nın Bosna’yı ilhak etmesi; bir tür eylem biçimi olarak iktisadi boykot hareketlerinin de fitilini ateşlemişti. Tabi kamuoyunun harekete geçirilmesi ihtiyacı, bir teşkilatlanmayı da beraberinde getirdi ve böylelikle “Boykotaj Cemiyetleri” kuruldu. Bu bağlamda Eskişehir Boykotaj Cemiyetinin varlığını dönemin yerel basınından öğreniyoruz. Konuya dair yaptığımız kaynak taramasında en etkin çalışan şubesinin İzmir Boykotaj Cemiyeti olduğu bilgisine ulaştık. Ancak Eskişehir’deki cemiyetin kendiliğinden mi yoksa İzmir’deki cemiyetle bağlantılı mı olduğu hususu da net değildir. Zira akademik yayınlarda cemiyetin örgütlenme dinamiklerinin şehirden şehre değiştiği, taşrada ise bazen kendiliğinden ortaya çıktığına yönelik bulgular mevcuttur. Lakin Sırat-ı Müstakim dergisinde 1911 Mart’ından itibaren üç bölüm hâlinde yayınlanan ve İzmir Boykotaj Büyük Kongresi’nden gönderilen yazı; yurt genelinde bir örgütlenmenin olduğunu göstermektedir. Yazının 30 Mart 1911 tarihinde yayınlanan bölümünde “…her şehirde, her kasabada Yunanlılarla alâkası bulunan her tarafta boykotaj komisyonları teşekkül etti ve bunlar aralarında mektuplarla, telgraflarla anlaşarak, dinleşerek çalışmaya ve bütün kuvvetleriyle çalışmaya başladılar.” denmektedir. Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında “Girit” gerginliği üzerine yürütülen boykotta aslında Eskişehir’in de başarılı olduğunu dönemin Eskişehir basınından anlıyoruz. İzmir Boykotaj Büyük Kongresi’nde “Osmanlılığımıza yakışır bir surette” ifadesiyle vurgulandığı gibi Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslimlerin zarar görmemesi için tedbirler alındığını da belirtmemiz gerekir.

Bu, “harb-ı iktisadi” yani ekonomik bir savaştı. Nitekim Hakikat gazetesi de boykotu; memleketi müdafaa eden ikinci bir orduya benzetmekte, hatta boykot için “daima muzaffer bir ordu” tabirini kullanmaktadır.  Zaten Sırat-ı Müstakim’de yayınlanan İzmir Boykot Kongre metninde de “Boykotaj, milletin bir silahıdır.” denilerek kelime, savaşa dair unsurlarla açıklanmıştı. Peki, Eskişehir bu savaşın neresindeydi? Dönemin siyasi temayülünün de önünü açtığı boykot hareketleri Eskişehir’e nasıl yansıdı? Kaynaklarda sorumuza cevap bulamasak da Eskişehir Boykotaj Cemiyetinin ilanlarını yayınlayan Hakikat Anadolu Sesleri gazetesinin sayfalarında cevval bir ekibin varlığı hissediliyor. Şehirdeki Osmanlı vatandaşı olmayan Yunanlıların listesini hazırlayıp yayınlayan cemiyet, belirledikleri dükkânlardan alışverişi kesmeye davet ediyor Eskişehirlileri. Bazen de Yunanlı zannedilerek boykot edilmiş isimlerde düzeltmeler de duyurulmuş. Mesela “Terzi Corci” İngiliz tebaasından olduğu için yanlışlık düzeltilmiş. Yunanlılarla ekonomik bağını kesmeyenler de yine gazetede ifşa edilmiş. 28 Haziran 1911 tarihli sayıda dikkat çeken bir habere de rastlıyoruz. Cemiyetin üyeleri; lüle taşı tüccarlarından Mösyö Alfred Kon’dan boykota destek istemiş. Onun verdiği yanıtı ise aynen paylaşıyoruz: “Ben Alman tebaasındanım. Fakat Osmanlı memleketinde doğmuş büyümüş, Osmanlı ekmeğiyle beslenmiş olduğumdan bir Osmanlı kadar Osmanlılığa hürmetim, muhabbetim vardır. Binaenaleyh Osmanlıların hissiyatına tamamen iştirak eyler ve böyle bir işe tavassutu kendimce nankörlük addederim.”

Boykotaj-Büyük-Kongresi'nden-Sırat-ı-Müstakim-Dergisine-Gönderilen-Yazıdan-Bir-Bölüm-(1)

Eskişehir Boykotaj Cemiyetinin faaliyetleri arasında Boykotaj masraflarına karşılık olmak üzere piyango çekilişi de var. Hatta piyangonun mahiyeti hakkında da şunları öğreniyoruz: Birinci ikramiye gümüş tabaka 346 numaralı bilete, ikinci ikramiye kehribar ağızlık 490 numaralı bilete isabet etmiş. Ancak 490 numaralı bilet satılamadığından bu ikramiye cemiyete kalmış. Biletin sahibinin 10 gün içinde cemiyete gelip ikramiyeyi alması gerektiği, aksi hâlde tabakanın da boykot yararına terk edileceği ilan ediliyor.

Yine cemiyet yararına Ermeni Kulübünde “Sahne-i Edeb” tiyatro kumpanyası tarafından bir oyun sahnelenmiş. Oyunun akabinde Ermeni ve Rum Mektepleri Lisan-ı Osmani muallimi Tevfik Efendi “sevgili Girit’imizin başında dönen fırıldaklardan”, yani Girit meselesinden bahseden bir konferans veriyor. Kumpanya Direktörü Ziver Efendi’nin içmekte olduğu bir fincan kahve açık artırmayla “az zaman zarfında” 955 kuruşa ondalık memuru Mehmed Efendi tarafından satın alınıyor.

Bu boykot; herhangi bir etnik kimliğe değil “vatanımıza göz diken namus-ı millîmize tecavüz eden”lere karşıydı. Bu bakımdan dini, dili, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bütün vatanperverler boykotaj çatısı altında buluşmuştu.

13 Ekim 1911 tarihinde Osmanlı basınının önde gelen gazetelerinden olan Tanin’in Trablusgarb Savaşı nedeniyle başlattığı “İtalya Aleyhinde İttihad-ı Husumet” kampanyası için Eskişehir'in verdiği destek takdire şayandır. Kampanyanın bir şubesi olarak Eskişehir’de “İttihad-ı Husumet Cemiyeti” kurulduğunu görüyoruz. Hakikat gazetesinin üstlendiği bu kampanyada Tanin’in hazırladığı taahhütname gazetede yayınlanıyor. İttihad-ı Husumet Cemiyetine dâhil olmak arzusunda bulunanların bu metni gazeteden kesip imzalayarak matbaaya gönderdikleri takdirde isimlerinin memnuniyetle yayınlanacağını duyuruyor. Büyük bir heyecanla yürütülen boykota ilk katılanlar arasında kaymakam başta olmak üzere devlet memurları, emniyet mensubu, esnaftan isimler mevcuttur. Hatta İnönü nahiyesinden gazeteye gelen bir mektupta “…gazetenizden bir adedi nahiyemiz ahalisince elimize geçti” diyen İnönülüler, bir kâğıda isimleri yazıp imzalamışlar.  “…cânen ve bedenen kudretimiz olduğu kadar mâlen her husus için hazır ve amade olduğumuza vatan ve millet, din ve namus üzerine cümlemiz yemin ettiğimizi…” şeklinde bir de not iliştirmişler.  

Eskişehir Boykotaj Cemiyetinden (Duyuru Başlığı)

“İtalyanlara Boykotajın Tesiri” başlıklı haberde ise şehrin eski sakinlerinden Madam Tadia ismine rastlamak bizi heyecanlandırdı. Kurtuluş Savaşı’na tanıklık eden ve Halide Edib Adıvar’ın anılarında yer edinen Hotel Tadia da İtalya boykotu nedeniyle İtalyanlara kapısını kapatmıştı. Konya treniyle şehre gelen dört İtalyan’ı hiçbir otelci, hancı, kahveci kabul etmemiş; nihayet bir ecnebi oteli diyerek Madam Tadia’nın -gazetedeki imlayla “Madam Dadye”nin- oteline gitmişler. Hakikat gazetesinin “âli-cenâb madam” diye bahsettiği Madam Tadia ise onları kovmuş. Sokak ortasında kalan İtalyanlar, en son Cizvit Mektebi’ne müracaat ederek geceyi orada geçirmişler, ertesi gün de şehri terk etmişler. Tabi bu haberden şehirde bir de Cizvit Mektebi olduğunu öğreniyoruz ayrıca.

Kaynaklar Osmanlı şehirleri içinde boykotların en düzenli ve şiddetli şekilde uygulandığı il olarak İzmir’i işaret etmektedir. Lakin Eskişehirlilerin “daima muzaffer bir ordu”nun neferleri olarak seferber olduğunu, tutkuyla mücadele ettiklerini; Anadolu’nun sesini hem kendi dönemine hem de tarihe şerh düşerek geleceğe duyurmaya azmetmiş bir gazetenin sayfalarından işitiyoruz.

Boykota Katılan Madam Tadia'nın Oteline Dair Bir Kartpostal (Eskişehir Valiliği Arşivi)

“Husumet” gibi içinde düşmanlığın barındığı bir kelime; “namus-ı millîmize tecavüz eden”ler söz konusu olduğunda ne kadar da şirin duruyor! Husumetin böylesi olsun olursa! Diğer taraftan vicdanını karartarak husumeti on parmağının on karasıyla kara çalmak sananların, tafra satanların, bire bin katanların, atıp tutanların; haksızlığa, kötülüğe göz yumanların, yüze başka arkada başka konuşanların, ağzı kalabalıkların, yalabıkların şerrinden Allah’a sığınırız.