Emine Girgin yazdı...

İlişkide hesabı hangi tarafın ödeyeceği tartışması sosyal medyada yeniden tartışma konusu oldu. 
Bakıyorum kimisi “erkek ödemeli” derken kimisi “kadınlar da ödemeli” diyerek sosyal medyayı ikiye bölmüş durumda. Sen hangisini savunuyorsun derseniz bana bakmayın ben dişil enerjisi yüksek ama eril enerjisi de aynı yükseklikte olan bir kadınım. Yani pek “erkek ödemeli” kısmında kalamıyorum. Her şey yerine göredir. 
Bazı erkekler vardır masada para muhabbeti yapmayı severler ya da yaptıklarını, aldıklarını şova dönüştürenler vardır ya hani.. İşte en iğreti olduğum insan tipleri onlardır. Bir erkek benim masamda güç gösterisine giriyorsa ona hesabı ödettirip bu zevki yaşatmam tabi ki.. 
Yıllardır oluşmuş bir kültürdür bu bir buluşmaya çıkarsın ilk zamanlarınızdır erkek nezaketen zaten hesabı öder. Fakat bazı erkekler vardır istisnalardan bahsediyorum başıma geldiği için “eril enerjin neden devrede?” diye soracak olursanız anlatmak istedim. Benimde değer verdiğim bir erkekle dördüncü buluşmamdı. Masada bana parayla alakalı bir cümle kurdu, bir şova geçti, iğreti oldum ve “Hop orda dur bakalım” deyip eril enerjimi devreye soktum. 
Dediğim gibi her erkek için konuşmuyorum, maddesel şovlar olduğunda buradaki art niyeti hissettiğimde dişil enerjiden eril enerjiye hızlı geçiş yapabiliyorum. Bu istisnaları bir kenara bırakacak olursak maalesef ki erkekler yatırım yaptıkları kadınları daha çok seviyor ve unutamıyorlar. Ben bana yatırım yapmalarına pek müsaade eden bir kadın olamamışım oda karşımdaki erkeğin yaklaşımından kaynaklı muhtemelen. Ters iki cümle duysam adamın başına ekşirim ama bu işler pek de öyle olmuyormuş. 
Bir makalede okumuştum, hatta psikolog Esra Ezmeci’nin bir yorumunu görmüştüm. O da erkeklerin yatırım yaptığı kadınları sevdiklerini savunuyordu. 
Sadece maddiyat değil, manevi yatırımdan da bahsediyor. Biri için bir şey yapmak yalnızca para harcamakla ölçülemez tabi. Zaman ayırmak, görüşmek de bir yatırımdır o insana. 
Günümüzdeki kadınlarımız artık çalışıp üreten kendi parasını kazanan kadınlar. Ama eskiye dönecek olursak eski zamanda kadınların çalışması nerde? Eve ekmek getirecek eşlerini beklerlerdi. Bir şey almak için eşlerine sorarlardı. Eşlerinin müsaade ettiği kadar alışverişleri olurdu. Değişen koşullar ve değişen kadınlar artık çok güçlü. Mecburiyetten evli kalanları da duyardık hani. Şimdi mesleği ve güvencesi olan her kadın boşanmak için hiçbir bahaneye sığınmıyor. Dimdik durup boşanıyor ve hayatına devam ediyor. 
Yeni evlenenlerden örnek verelim mesela. Evlilik arifesindeyken hani görgüsüzlük gibi algıladığımız takı beklentisi var ya. “İlla şu kadar takı alınacak ”diyenler, eksik gördüğü yerde olay çıkartanlar. Vallahi ben onların daha mutlu olduğunu görüyorum. Erkeğin maddi durumu orta düzeyde diyelim, onu yemeğe sıradan bir yere götürdü diye saatlerce trip atanlar, alınan yüzüğün kalitesini beğenmeyenler. Ev araba, lüks hediyeler isteyenler. Yani kısacası erkeğe bir şeyleri direten kadınlar ve onu yapmak için çabalayan erkekler yatırım yaptıkları için o kadına ona bu yatırımla birlikte değer veriyorlar. 
Ve garip bir şekilde, bu şekilde davranan kadınların hepsi mutlu ve el üstünde tutuluyor. Hani kendi hemcinsimiz diye durup bir baktığımızda çok ucuz hareketler, naiflikten, kaliteden çok uzak davranışlar olarak görünüyor. Ama derler ya neticeye bakmak lazım diye. İlişki içinde yine bunlar değer görüyor, tapılanlar o kadınlar oluyorlar.
Bir diğer taraftan hiç böyle olaylara girmeyen kadınlar var. Mesela hesabı karşı taraf ödediğinde gece gözüne uyku girmeyen, aman kimse üzülmesin sıkıntı çıkmasın diye birçok lüks bile sayılmayan sıradan şeyleri dahi istemeyen kadınlar. Bunlar da hiç değer görmüyor. Mesela bir tanıdığımız çocuğun ailesinin durumu çok iyi değil diye mütevazı bir nikâhla evlendi. Herhangi bir isteği beklentisi yoktu fakat çocuğun aldattığını öğrendi. 
Aranızdan birileri “Emine yanlış düşünüyorsun” da diyebilir tabi. Ben gözlemlediğim şeyleri söylüyorum. 
Güçlenmiş kadınlar olarak biz her şeyi kendi başına başarabildiğimiz de, erkekler yatırım yapamadıkları için ve güçlü kadın da pek sevmedikleri için, mağduru oynayıp bir şeyleri yapmasına müsaade eden kadınları tercih ediyorlar.  Aslında hem güçlü kadın olsun yanımda istiyorlar hem de çok güçlüsünden tedirgin oluyorlar. Biraz kendi erkekliklerini hissedebilmek için “ihtiyaç duyulan” olmayı istiyorlar.
Bana gelip aşk acısı çeken hiçbir erkek arkadaşlarımda şunu duymadım. “Benim eşim partnerim çok fedakârdı. Ben bir şey yapmadım o yaptı etti” demez. Hepsi gitmiş bir şekilde kadına yatırım yapmış “Ben ona hayat kurdum, ben ona neler aldım neler yaptım o beni terk etti gitti ” deyip dert yanıyor. Maddi ve manevi yatırım yapıyorsa erkek bir kadına işte o kadınlar asla unutulmuyor. 
Yine sosyal medyadan örnek verecek olursam mutlaka denk geliyorsunuzdur sizde keşfette. Bir kadın kavanozun kapağını açabiliyor ama geri kapatıp erkeğinin açmasını istiyor ve erkek açıyor. Yapabildiği bir şeyi yapamıyormuş gibi ona ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. 
Makalenin özetine gelecek olursak maddi değil ama bir erkeğin bana kalpten manevi yatırım yapmasını çok isterdim. Bir şeyler alınabilir, bir şeyler maddesel sahip olunabilir fakat yüreğe dokunmak ve ona sahip olmak meşakkatlidir. Ben bir erkeğin beni sevdiğini aldığı pahalı hediyelerden ya da götürdüğü yerlerden anlamayı tercih etmem. Kalbinin samimiyetini hissederim ve gerçekten gönlünden gelerek benim için bir şeyleri yapmak ister orası ayrı tabi. Yoğun olduğu bir günde bana beş dakikasını ayırıp görmek istediğinde bile bana manevi yatırım yaptığını hissedebilirim. 
Karşılıklı hoşgörü ve anlayış ile maddi şeyler çözülse de yüreğe dokunulmayan hiçbir şeyde ben yokum. Kalpteki samimiyeti hissetmediğiniz hiçbir hikâyede olmayın sizde.. 
Sevgilerimle.