Veli Görkem Pala yazdı...
“Herşeye sahip olsanız da hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz” diyor Matt Haig “Gece Yarısı Kütüphanesi”nde. Hissetmenin bahşedilmesi herşeye sahip olmaktan daha değerli demek…
İnteraktif bir tercihli hayat öyküsü gibi bu kitap. Kedisini kaybetmiş, işinden kovulmuş, ailesiyle ilişkisini koparmış bir kadın Nora’nın yalnız ve umutsuz hikayesi. Başka tercihler başka bir hayatı getirir miydi diye sorguluyor. Başka bir kariyer, başka bir şehir, başka bir eş, başka arkadaşlar mümkün müydü diye sorgulanıp duruyor Gece Yarısı Kütüphanesinin sayısız kitaplarının arasında.
Ara ara kült aforizmaları var: “İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz.Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehir yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.”
Biz Eskişehirliler şehrimizi Gece Yarısı Kütüphanesi’nde anlatıldığı gibi gerçekten bir insanı sever gibi seviyoruz. Trafiğinden şikayet ediyoruz ama tarihi Odunpazarı’nın romantizminde kaybolup gitmek istiyoruz. Alt yapı eksikliği hala nasıl olabilir diyoruz belki ama Adalar’da şöyle sert bir Eskişehir ayazında samimi bir dost ile sahlep içmeye doyamıyoruz.
Yapılanları önemsiyoruz, kabulleniyoruz ve sahipleniyoruz çok hızlıca. Ama yapılamayanlardan da sorumlu buluyoruz kendimizi. Bu estetik kentin, romantizmine bağlansak hatta biraz aldansak da bir türlü alınamayan afet önlemlerine hayıflanıp duruyoruz. Ve geçen her gün yeni bir dönüm noktası oluyor. “...Çünkü hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an... bir çeşit dönemeçtir.”
Belki ütopik hayaller kuruyoruz Eskişehirspor üzerine. Hatta abartılı önemsediğimiz konular arasında oluyor zaman zaman. Amatör de olsa ligi tutkusu ve umudu en üst ligler seviyesinde. Herkesin bir umudu var hala. Korkusu da bir kenarında yüreğinin. “Korku bir mahzene girerken kapının kapınıvereceğini düşünerek endişelenmekti. Umutsuzluksa o kapının kapanıp üstüne bir de kilitlenmesi demekti.”
İnsanlarını, sokaklarını, gecelerini, gündüzlerini, sokak hayvanlarını, karanlık ve aydınlık taraflarını, fırınını, manavını kısacası bu şehrin yaşayan her bir taşıyla yaşamış insanlar olarak "Hayallerinin peşinden gitmek için hiçbir zaman geç değildir." diyebiliyoruz hep birlikte.
Gece Yarısı Kütüphanesi; aslında bize tercihleri değil tercihlerin sonuçlarını yaşadığımızı anlatıyor. Belki Eskişehir’de yaşamayı biz tercih etmedik ama Eskişehir’de kalmayı biz tercih ediyoruz. Ve yapmadıklarımızdan da hep birlikte sorumluyuz. Umutsuzluk için o kapıyı da yine biz kilitleriz ya da o kapıyı açıp korkularımızdan kurtulabiliriz.
İnsanlar şehirler gibidir de şehirler de insanlar gibi. Ve “Ne kadar dürüst olursan ol, insanlar ancak kendi gerçeklerine en yakın olan şeyleri görebilir.”…