Günümüzde modern yaşam koşullarını çok iyi kavrayan ve pek çok toplumsal tipi kendine kazandırmayı hedefleyen bireyler yetişiyor. Adeta bir robot gibi tüm özellikleri kendimize yüklemeye çalışıyoruz. Çok iyi ingilizce bilmeliyiz, tüm bilgisayar programlarına hakim olmalıyız, araştırma yapmalıyız, harika metin yazıp yeni çıkan tasarım programlarını kaçırmamalıyız. Ekonomiden anlamadan olur mu? Elbette fatura işlemeyi bilmeli, muhasebeyi de idare etmeliyiz. Sektörde ki alıcının ihtiyaçlarını karşılayıp yönlendirirek hedefe ulaştırmalıyız. Tam da neo-liberal sistemin yaratmak istediği bir birey tipi.
"Küratör" kelimesi eski anlamıyla 17 ve 18. yüzyıllarda Romalılar tarafından 'kütüphane müdürü' olarak kullanıyordu. 19. yüzyıla geldiğimizde bu kavram 'müze yöneticisi' olarak kullanılmaya başlandı. Şimdilerde ise küratör, sosyolojik ekolde toplumsal tip betimlemesi olarak karşımıza çıkıyor. Girişte bahsettiğim özelliklere sahip olmayı kendine hedef edinen, her zaman bine bin katarak kendine veri işlemeyi ve sonsuz bir eğitim sarmalı içinde bulunan kişileri örnek gösterebiliriz. Bahsettiğimiz toplumsal tip neoliberal ve kapitalist sistemin tam da dişine göre.. Küratör kişi kendini istediği kıvama getirene kadar hem eğitim sermayesine katkısı olacak hem de edindiği 'network' sayesinde çalıştığı firmanın fazla elemana ihtiyacı olmayacak. Bu kişideki azim ve hırs onu belki de sistemin kölesi yapacak. Hatta çevresine ve kendisine yabancılaştıracak...
Peki diğer yandan bu kadar veriyi kendimize işlememiz var olan sistem tarafından bize dayatilirken, yapay zekalar akla gelmiyor mu? O halde yapay zekalardan ne farkımız kaldı? GPT-3 (üretken ön işlemeli dönüştürücü) dediğimiz derin öğrenmeyi kullanabilen dil modeli, Haziran ayında ilk yayınını yaptı. 175 milyar parametrelik bir veri işleme alanı olan bu yapay zeka geldiğinde büyük ihtimal tüm küratörlerin pabucu dama atılacak. Tam da bilimkurgu filmlerinde olduğu gibi gerçek robotlar yetişene kadar insanları robotlaştırarak çarkın devamı sağlanıyor. Şimdi bana çok karamsarsın diyenleri duyar gibiyim. Pandemi konulu filmler nasıl yıllar sonra gerçek olduysa bu bahsettiklerimizde maalesef - büyük bir insanlık mucizesi olmaz ise kaçınılmaz son.
Open Al tarafından üretilen GPT-3'ün yaratabileceği tehlikeler hakkındaki makale kendi mühendisleri tarafından yayınlandı. Arka planını özetlemek gerekirse insanların yazdığı metinlere benzer içerik üretmek üzerine geliştirildiği biliniyor. Bu ne demek oluyor? Basit anlamiyla bir deneme yapılıyor ve GPT- 3 tüm dünyada insanların sosyal medya hesaplarından oluşturduğu günlük metinlerin dilini okuyor, işliyor bu metinlerden bir içerik üretiyor ve sonuç olarak yanlı, ırkçı, kutuplaştırıcı cümleler ağırlıklı bir metin ortaya çıkıyor. Youtuber Barış Özcan'ın söylemiyle, GPT-3 şu an bir bebek ve bizim dijital dünyada ona sunduklarımız ile beslenip büyüyecek ve büyüdüğünde çok uslu bir çocuk olmayacak gibi görünüyor.
Gelmek istediğim konu ise şu küratör ve GPT-3 benzetmesinde bizleri ayıran unsurlar duygu ve hislerimiz. Elbette kendimizi yetiştirmeli ve iyi yerlere gelmeliyiz hepimiz bunun için mucadele ediyoruz. Fakat bunlardan önce insanliktan uzaklaşmamalıyız. Rekabet ve hırs bu düzenin bize oynadığı küçük oyunlardan. Ayrıştırıcı söz içeren metinler, nefret söylemleri, yanlış bilgi üretimi gibi oluşturduğumuz her verinin gelecek nesilleri olumlu ve olumsuz dönüşünün olacağını bilmeliyiz. Bu durumdan bahsetmek için GPT-3'ün gelmesini beklememize de gerek yok kullandığımız sosyal medya hesaplarından bir çok kişiye erişebiliyoruz. Sarfettiğimiz her nefret söylemi robotlaşan insanların bilinçaltında yer edip, psikolojisi yatkın kişilerde suç teşkil edebiliyor. Belki de bu yüzden hayvanlara, kadınlara ve doğaya yapılan şiddet artmıştır kim bilir..