Geçen hafta ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri üzerine yaşanan tartışmalar sonucu bu yönde oluşan kanunlarımızı suçlamanın bilerek veya bilmeyerek kadın cinayetlerinin mazur ve hafif gösterilmesine neden olduğunu belirtmiştik. Bugünkü yazımızda ; kadınlara yönelik şiddetin engellenebilmesi için yapılması gerekenler ile ulaşılabilecek yasal imkanlara değineceğiz.
Ülkemizde; kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda son yıllarda örnek gösterilebilecek düzenlemeler yapılmıştır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadınların bu şiddete karşı korunmaları, failin yargılanması ve cezalandırılması konularında son derece önemli hükümleri içeren İstanbul Sözleşmesi’ni ilk onaylayan devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir.Birazdan ayrıntılarına değineceğimiz 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’la getirilen önleyici ve koruyucu tedbirler, aile içi şiddetin önlenmesi bakımından birçok yönüyle örnek bir çalışmadır. 2005’te yürürlüğe giren 5237 sayılı Ceza Kanunu ile töre cinayetlerinin daha ağır cezalandırılması, eşe karşı yaralamanın şikâyete bağlı olmaktan çıkarılması, kadın cinayetlerinde haksız tahrik indiriminin gereksiz uygulanmasına yol açan düzenlemenin değiştirilmesi, öldürme ve yaralama suçlarında cezaların arttırılması, eşe veya birlikte yaşadığı kadına karşı sistematik kötü davranmanın işkencenin bir türü olarak eziyet suçu olarak düzenlenmesi, tecavüzcüsüyle evlenmeye cezasızlık öngören düzenlemenin kaldırılması gibi pek çok yenilik getirilmiştir.
Kadın cinayetleri konusunda yapılan bunca çalışmaya rağmen bu tür eylemlerin artarak devam etmesinin temelinde ise; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamaması yer almaktadır. Bu şiddeti önlemek için öncelikle bu ayrımcılığı önlemeliyiz. Okul öncesi eğitimden başlayarak üniversite eğitimine kadar verilebilecek meslek içi eğitimler ile kadının erkekle eşit olduğu bilincine ulaşabilecek insanlar şiddetten ve ayrımcılıktan uzak bir toplumu oluşturabileceklerdir.Hukuk, eğitim, sağlık, medya, istihdam, sosyal hizmetler, sığınma evleri gibi birçok alanda eş zamanlı tedbir alınması, bu tedbirlerin hayata geçirilebilmesi için bütçe ayrılması ve kararlı bir siyasi iradenin ortaya konması bu sürecin vazgeçilmez unsurlarıdır.
BU ŞİDDETTEN KORUNABİLMEMİZ için çok pratik imkanlar sunan 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASI ve KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN ile şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların ve aile bireylerinin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun; koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması için mülki amirlere, aile mahkemesi hâkimlerine, kolluk amirlerine yetki vermektedir.
Tedbir kararı; en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir ve şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz, talep üzerine korunan kişi ve diğer aile bireylerinin kimlik bilgileri veya kimliğini ortaya çıkarabilecek bilgileri ve adresleri gizli tutulur. Tedbir kararının uygulandığı hâllerde; kendisine ve beraberindekilere geçici olarak barınma imkânı, maddi yardım yapılması, rehberlik hizmeti verilmesi, kreş imkânı sağlanması yetkileri verilmiştir.
Aile mahkemesi hâkimi tarafından ; müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi , korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması , korunan kişinin çocuklarına yaklaşmaması, iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi ..vs.ÖNLEYİCİ TEDBİR KARARLARI ile işyerinin değiştirilmesi , kişinin evli olması hâlinde müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi, tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması, korunan kişi bakımından tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması hâlinde kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerinin değiştirilmesi..vs. şeklinde KORUYUCU TEDBİR KARARLARI da verilebilmektedir.
NOT : Her türlü görüş ve önerilerinizi mail adresimize ([email protected]) gönderebilirsiniz.