Yıllar önce Eskişehir’in turizmden ekmek yiyeceğini düşünsek… Ya da Eskişehir ve turist kelimelerini aynı cümle içinde kullansak en azından ‘garip’ kaçardı.
Eskişehir’in kültür sanat kenti olması da bu kapsamda değerlendirilebilir. Üç üniversitesiyle ‘öğrenci kenti’ olmamız… Eskişehir’in mucize kabilinden pek çok başarısı vardır.
Öte yandan ilerlemesi beklenen alanlarda ne yazık ki geri kalmıştır. Oysa onların üzerinde yükselmemiz, o alanlarda adımızın duyulması bekleniyordu. Doğal olanı da oydu…
Sıcak su kaynaklarımız… Termal zenginliğimiz… Burada maalesef pek bir şey yapamadık. Komşu iller hayli yol aldı. Biz hala hamam kültürüyle ve kazancıyla idare ediyoruz.
Bir iki girişim var ama Eskişehir’de yaşayanların bile haberi yok!
Demiryolu, havacılık, sanayi… Eskişehir’in bu konularda üzerine düşeni geçer not alacak şekilde yaptığını görüyoruz.
Bana bu yazıyı yazdıran Ajandamın 22 Aralık 1924 tarihli satırı… Bu tarihte Eskişehir Lületaşı Madeni Türk Anonim Şirketi kuruldu…
Evet, lületaşı…
Eskişehir’in en iddialı olduğu alanlardan biri ama aynı zamanda pek bir şey yapmadığı alanlardan biri…
O kadar bir şey yapmadık ki düşünün Avrupa ‘Viyana Taşı’ olarak biliyor!
Dünya rezervinin önemli kısmı Eskişehir’de… Eskişehir denince akla lületaşı ve ondan yapılmış eserler gelmeli.
Maalesef öyle olmadı…
Yıllar içinde geriledik. Sahtecilikle de mücadele eden sektör, geriledi. Usta sorunu da yaşamaya başladı. Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’nın Atlıhan Çarşısı kötü gidişe ‘dur’ dedi.
Biraz toparlanır gibi oldu ama elbette istenilen düzeyde değil. Akademiden kaynakların doğru kullanımına kadar pek çok açıdan yeniden ele alınmalı.
Ustalar da yetişmeye başladı…
Yeni ustalar farklı yorumlarla lületaşını başka bir boyuta taşıdı.
Zoru başaran Eskişehir, en kolay ve en hazır işlerinde sınıfı geçemedi.
Zoru başardık, kolay olanı beceremedik!
İrem Aşcı
Yorumlar