Eskişehir denince akla gelen üç beş markadan biri de Kalabak suyumuzdur. Eskişehirspor, Yazılıkaya, Anadolu Üniversitesi… En az bunlar kadar bilinen ve kıymetli bir değerimizdir Kalabak…

Hikayesi yüz yıla dayanıyor…
Atatürk’ün direktifleriyle kente getiriliyor. Atatürk’ün isminin verilmesi teklifi bizzat Atatürk tarafından reddediliyor.
Yıllar içinde çok aşamalardan geçti Kalabak suyumuz…
Bidonlarla satın alınan dönemleri yaşı 40’ın üstünde olanlar hatırlar. Sonra damacana girdi hayatımıza… Küçük pet şişeler… Ve şimdi camda satışa hazırlanıyor…
Yurt dışına götüren de oldu…
Müziği ise Eskişehir’in Milli Marşı gibi benimsendi, dinlendi…
Onlarca suyun kente giriş yapmasına rağmen kalitesi, fiyatı ve alışkanlıklar nedeniyle hiçbirine yenilmedi! Bir dönem işletmesi Tat’a verilmişti sanırım… Kısa sürdü sonra tekrar Büyükşehir Belediyesi tarafından işletildi.
Ajandamın 19 Ocak 2011 satırında Alo Kalabak hizmetinin başladığı yazılı…
En çok şikayet aldığımız konulardan biri de Alo Kalabak servisi! Kimi telefonlara bakan yok diyor, kimi sipariş veriyorum üç beş gün gelmiyor diyor.
Hiç sorun yaşamadığını ifade eden Eskişehirliler de yok değil…
Bu arada bu servisin mutlaka elden geçirilmesi gerekiyor. Belki kadrosunun güçlendirilmesi gerekir. Günümüz şartlarında pek çok kişi Alo Kalabak hizmetini kullanıyor.
Kalabak Suyu’nun ayakta kalmasının bir nedeni de 25 yıldır Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Yılmaz Büyükerşen’dir. Yılmaz Hoca’nın Kalabak konusunda ne kadar hassas olduğu biliniyor.
Hoca’nın bu konudaki tavır ve düşünceleri adeta bir şehir efsanesi gibi dilden dile yayılıyor… Yıllanmış boru hatlarını değiştirmesinin yanı sıra gittiği, katıldığı her etkinlikte önüne konan suyun Kalabak olup olmadığına bakar.
Kalabak değilse vay organizasyonu düzenleyenlerin haline! Şaka bir yana Yılmaz Hoca, kentin bir markasının yok olmasına izin vermedi.
Kalabak doğal, lezzetli ve sağlıklı bir su… Pek çok test ve deneylerde bu kanıtlandı. Kalabak suyumuza sahip çıkalım. Bazı aksayan yönleri de en kısa sürede giderelim.