Ayşe Kaytan Uçak yazdı...
Emeklilerle konuşun, hemen hemen hepsinin gözleri doluyor, sesleri titriyor içinde bulundukları durumu anlatırken.
Asgari ücrete hapsolmuş işçiler bir öfke patlaması içindeler.
Kiracılar aldıkları maaşın tamamını kira olarak verseler bile ev bulamayacaklarından o kadar eminler ki, yakın bir sürede evsiz kalacaklarını düşünüyorlar.
Gençler; işsizlik onlar için artık bir sorun olmaktan çıkmış vaziyette.
Ne yarın gibi bir düşünceleri var, ne de gelecekte sıkı sıkıya sarılacakları bir hedefleri.
Eğitim karman çorman, sağlık tıkanmış vaziyette.
Göçmen sorunu, kadın cinayetleri, toplumsal şiddetteki artış artık haber bültenlerinin rutini neredeyse…
Tüm bu ahval ve şerait içinde siyaset normalleşiyor, yumuşuyor.
Hatırlayın!
CHP lideri Özgür Özel, erken seçim konusu ile ilgili "Millet erken seçim isterse ben de haydi derim" demişti.
İnsanın “başka bir arzunuz var mı” diye sorası geliyor.
Millet dediğimiz şayet 31 Mart seçimlerinde sandığa gidip, belediyeleri CHP’ye emanet edenlerse daha başka nasıl seçim isteyebilir ki!
Daha da önemlisi sizce yaşanan bunca sorundan sonra milletin seçim istemediğini düşünmek nasıl bir saflığın delilidir.
Ve bana kalırsa en önemlisi; normalde bir partinin çıkıp, “bu ülkeyi iktidardan daha iyi yöneteceğiz” demesi ve halkı inandırıp umutlandırması ve iktidara talip olması gerekmez mi?
Bunlar fazla demokrasiden kaynaklanıyor bana kalırsa.
Millet ne derse o olur şiarının sonucu bunlar.
Madem millet ne derse o olacak, o zaman siyasi partilere de gerek yok.
Kapatalım gitsin partileri…