Arif Anbar yazdı...

Yurt genelinde iyi izlenimi olmayan ve oldukça siyasallaşan bir şirket tarafından Eskişehir’in Alpagut ve Atalan mahallelerinin yer aldığı mevkide siyanürün de işin içinde olduğu bir altın-gümüş madeni kurulmak isteniyor. 

*

Daha yeni, 13 Şubat 2024’te meydana gelen İliç maden faciasını hatırlayalım. Siyanür liç işleminden sonra depolanan atık yığını heyelana dönüştü ve söz konusu heyelan 9 maden işçisine mezar oldu. Öyle devasa bir facia ki bu, liç yığınının yayıldığı alan tam tamına 300 dönümü kapsıyor. Faciayı daha iyi anlatmak için şu bilgiyi de vermek isterim: Yığın altında kalan işçilerin naaşlarının tamamına faciadan 116 gün sonra, 8 Haziran 2024’te ulaşılabildi. 

*

İşte, Alpagut ve Atalan mahallelerinde kurulmak istenen maden, İliç’teki madenin tam manasıyla aynısı! Siyanür liç yöntemi kullanılacak. Ardından atıklar depolanacak ve devasa atık dağları meydana gelecek.

*

Detay vermem gerekirse…

  • Eskişehir’de kurulmak istenen maden sahasının toplam ruhsat alanı 2 bin 740 hektar.
  • ÇED alanı 509 hektar, yani yaklaşık 716 futbol sahası büyüklüğünde.
  • Alanda 470 metre derinlikte bir açık işletme sahası hazırlanması öngörülüyor.
  • 15 yıllık olarak planlanan projede yılda 12 milyon ton kazı yapılacak ve patlatmalı açık ocak işletmeciliği, -tekrarlamakta fayda görüyorum- aynı İliç’te olduğu gibi siyanürlü yığın liç yöntemi kullanılacak.

*

Gelelim madenin kurulmak istendiği alanın özelliklerine…

  • Madenin kurulacağı bölge Orta Sakarya Havzası’nda. Sakarya Nehri’ne sadece 4 kilometre uzaklıkta. Bu bölge ‘Anadolu’nun Çukurovası’ şeklinde adlandırılıyor. Türkiye genelinde mikroklima özelliği taşıyan iki bölgeden biri. Dört mevsim boyunca, narenciye dahil pek çok çeşitli sebzenin ve meyvenin yetiştiği bir bölge. Yılda en az 2 ila 4 kez ürün alınabiliyor. Öyle ki, ülkenin narenciye ve sebze ihtiyacının yüzde 20’sini bu bölge karşılıyor. 
  • Maden sahasında 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı türü ve 128 kuş türü bulunuyor.
  • Ayrıca alan, birinci arkeolojik sit alanına sadece 220 metre mesafe. 

*

Peki, doğasıyla, tarımıyla ve tarihi dokusuyla bilinen böylesi muazzam güzellikleri ve faydası olan bir alana maden kurulursa ne olacak?

  • Ağaçlarımız kesilecek, ormanlarımız ve tarım arazilerimiz hasar görecek.
  • Vahşi sondajlar, patlamalar ve maden için kullanılacak milyonlarca ton su nedeniyle su kaynaklarımız kuruyacak. Bununla beraber tarım, hayvancılık ve arıcılık yok olacak. 
  • Binalar hasar görecek, temiz hava yerini toza bırakacak. Üretici, köyünden göç etmek zorunda kalacak. 
  • Endemik bitki türleri yok olacak, bölgedeki hayvanlar yaşam alanlarını kaybedecek, ekosistem tamiri imkansız bir hasar alacak. 
  • Siyanür ile toprakta bulunan ve siyanürle temas edince zararlı hale gelen arsenik, kurşun, cıva gibi ağır metaller, buharlaşma, yağmur, sızma, taşma gibi yollarla Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına karışacak. Bununla beraber bu ağır metaller solunum, cilt ile temas veya bulaştıkları içme ve kullanma suları ve besin yoluyla vücuda girecekler. Sonuçta kan hastalıkları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar, bebeklerde bedensel ve zihinsel gelişme geriliği ve cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserler peşimizi bırakmayacak. Dahası, sondaj, patlatma ve atık taşıma sırasında oluşacak toz da amfizem, silikozis, KOAH, kanser gibi akciğer hastalıklarına yol açacak.

*

Tüm bu bilgiler ışığında net ifadelerle söyleyebilirim ki: Eskişehir’de uygulanmak istenen bu maden projesi, çevre, tarım ve tarihi dokunun köküne kibrit çakma girişiminden başka bir şey değildir. Bu noktada şunu vurgulamak isterim: Ülkemizin yer altı zenginliklerinin değerlendirilmesine karşı değilim ve dahi desteklerim. Ancak getirisi, götürüsünden çok daha fazlaysa ve rantı yurttaşlarımız yiyecekse desteklerim. Eskişehir’e yapılmak istenen projeye baktığımızda götürüsünün, getirisinden çok daha fazla olduğu görülüyor. Öbür yandan yurttaşın malının altından çıkacak zenginlikten de yurttaşın değil, siyasileşmiş ve hiçbir düzgün işi olmadığı iddia edilen bir şirketin, küçük bir zümrenin faydalanacağı su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.