2005 yılında Akaryakıtçıları (17. Meslek Komitesi) temsilen ETO Meclisi’ne girdiği zaman gözler üzerindeydi. Başta kendisi olmak üzere herkes heyecanlıydı… İş bitirici yönü ön plandaydı.
Yıllar içinde kurduğu dostluklar, Harun Karacan’ın gençliği ve enerjisiyle birleşince ortaya güçlü ve gelecek vaat eden bir adam çıkıyordu.
Öyle de oldu… Sağlam bir ekibi vardı. Ticaretin içinden gelmiyordu ticaretin kendisiydi. Kumcu Ali’nin oğluydu, iyi bir miras devralmıştı. Akaryakıt almak için günde iki kere kamyonla İzmit’e gidip geliyordu.
Liderdi, teşkilatçıydı, hızlıydı…
Eskişehir, o yıllarda ‘abisini’ arıyordu. Herkes ‘tamam bulduk’ demeye başlamıştı.
İnanılmaz bağlantıları vardı. Ankara, İstanbul, bürokrasi… Bir telefonu yetiyordu…
2010 yılında Eskişehir Ticaret Odası’ndan bir heyet Macaristan’a gitti. İzlanda’da yanardağ patlayınca hava trafiği durdu. ETO Heyeti’nin dönüşünün üç beş gün gecikeceği söylendi.
Karacan, kriz masası kurdu. Aldı eline telefonu Dışişleri’nden girdi, Macaristan Büyükelçiliğinden çıktı. Ne yaptı etti heyeti karayoluyla getirdi. Valilik önünde karşılama falan yaptık o derece önemliydi…
2011’de Van Depremi oldu… Bir arkadaşımızın ailesinin çadır problemini yarım saat içinde çözdü.
2015 yılında Eskişehirli iş adamı Muğla’da jet ski kazası yaptı. Hastane şartları yetersizdi o yüzden aile Eskişehir’de tedavi istiyordu. Karacan devreye girdi, hayati tehlikesi olan iş adamı burada şifa buldu.
Bunlar aklımda kalanlar…
ETO’ya girerken iş çözmeye girişte bekleyenlerden başlıyordu. İki Eylül Caddesi’ndeki ETO binası önünde bekleyenlere bile “ETO’da işiniz var mı” diye soruyordu. 7’nci kata çıkarken asansörde gördüklerinin elinde kağıtlara bakıp ‘Abim sen üçüncü katta in filanca kişiyi bul, kardeşim sen benimle gel’ diyordu.
Dirayetliydi…
Yola çıkarken şehrin “ağır abilerini” görmesi tavsiye edildiğinde ya da “onların desteği önemli” denildiğinde “Çok büyüğü olan büyüyemez” diye kestirip atmıştı.
2010 referandumu ortalığı yakıp kavuruyordu! AK Parti’den daha çok FETÖ’nün (o zaman cemaatti) evet için koşturduğu bir halk oylaması… Karacan’a “Evet için çağrı yap” diye günde yedi telefon geliyordu. Güçlü çağrıları ‘benim her görüşten üyem var, burası politika yapılacak yer değil’ diyerek reddetti.
Derken TOBB Yönetimi’ne girdi…
LPG’den benzine geçmiş gibi oldu!
2013 yılına gelindiğinde rakibi yoktu! Tek aday olarak girdiği seçimde kendisiyle yarıştı. Rakip varmış gibi seçim ofisi açtı, koştu, çalıştı… Ve günün sonunda ezdi geçti…
Sonra 2014 yılı… Yerel seçimler… AK Parti’den büyükşehir adayı ilan edildi! Gönlü vardı yoktu orasını bilemem. Kendisini siyasi arenada buldu. 17-25 Aralık gölgesinde seçime girdi.
Sanırım ilk kopuşlar, ilk kırılmalar, ilk küskünlükler burada başladı.
Karacan, ondan sonra normale dönemedi!
Kasım 2015’te tekrarlanan seçimde adını ikinci sırada görene kadar inzivaya çekildi. Muhasebe dönemiydi. Tarttı, ölçtü, biçti…
Nabi Avcı ve Emine Nur Günay’la birlikte vekil olmuştu. Üç vekil arasından kapısı en rahat çalınacak isimdi. Bir süre öyle de oldu. Odunpazarı’na kurduğu iletişim ofisi doldu, taştı.
Eskişehir’de de Ankara’da da işler yolundaydı. Ankara’da parlıyordu… Genel Başkan Yardımcısı oldu. Daha ne olsundu!
O günlerde ‘işler karışmaya’ başladı.
Genel Merkez’in kafa karışıklığı herkesi yordu. Eskişehir’in Nabi Avcı ve Harun Karacan’a emanet edilmesi her şeyi mahvetti. İki başlı yönetim elbette kaos demek. Öyle de oldu…
Yerel seçim kaybedildi, belediyeler elden gitti. Teşkilat zor durumda bırakıldı, gerginlik nedeniyle ‘bu yaştan sonra bunlarla mı uğraşacağım’ deyip köşesine çekilenler oldu.
Karacan gerildi! Kıskançlık, çekememezlik, yok sayma girişimleri psikolojisini bozdu. Basına açık kimi törenlerde bunu belli etti. Ve her geçen gün daha çok çekildi köşesine…
2018 yılı sonrasını ‘Abim ben hiç karışmıyorum’ demekle geçirdi. Bu kente yayıldı… O yüzden aylar sonra partiye gidip “Beni hiç arayan olmadı. Sen aradın mı güzel kardeşim. Ara beni, bak bende numaran kayıtlı” demesi doğru değil.
Çünkü insanların Karacan’ı arayacak ‘cesareti’ yoktu. İlk günlerde arayanlar “Niye abi hocalarınız var, onlar halleder abi” yönünde imalı göndermeler aramaların önünü kesti. Ekibi azaldı, A Takımı dağıldı. Daha öz görünür oldu. Onca bilgi, birikim ve çevreyle bi kenarda oturdu!
Arada ETO seçimini kaybetti, ESO seçimini kazandı! Kazananlar bir ay sonra sırt döndü. Bir daha karışmayacağım diye yeminler etti ama dayanamıyordu!
Olan oldu, bugünlere geldik.
Bugün elimizde her şeye rağmen bir Ferrari var ama biz onunla tarla sürüyoruz. Üstelik 2018’den sonra tüp taktırılmış bir Ferrari! Siyasetçi kolay yetişmez. Hele Karacan gibi etkili biri hiç kolay yetişmez.
Sahaya indi, inecek deniyor. Kendisini ve çevresini 17 yıldır takip eden bir gazeteci olarak tavsiyem olacak. Kaldığın yerden başlayamıyorsan en baştan başlamalısın. Karacan kaldığı yerden devam edemez, o yüzden en baştan başlamalı.
Benim umudum var, bu kente daha çok hizmet edeceğini düşünüyorum.