Artık seçim sath-ı mailine girdik malum.
Yavaş yavaş seçim vaatlerinin ucu görünmeye başladı.
Bir yandan Emeklilikte Yaşa Takılanlar, diğer yandan sözleşmelilere kadro...
O kadar olacak tabi.
Hükümet olmanın avantajı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ülkeyi yöneten AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk iktidara geldikleri 2002 yılında da vaatlerde bulunmuştu.
Ne demişti?
Başta, "Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğiz" demişti.
Sonra, "Dokunulmazlıkları kaldıracağız. Çalışanın standartlarını yükselteceğiz. Kürt meselesini özgürlükler zemininde ele alacağız. AK Parti iktidarında yoksul olmayacak" vaatlerinde bulunmuştu.
Yolsuzlukla mücadele konusunda sınıfta kaldığını söylememe gerek yok sanırım...
Yoksulluk ve yasaklarla mücadelede başarılı olduğunu söylersek sadece şu "Dezenformasyonla Mücadele Yasası"nı nereye koyacağız?
İktidara geldikleri zaman bile yüzde 32 olan enflasyonun resmi rakamlarla yüzde 85, çarşı pazar fiyatlarıyla yüzde 185'i geçtiği bu koşullarda geçim şartlarının giderek ağırlaşması, yoksulluğu da maalesef beraberinde getirdiğinden buna da bir eksi yazmaktan başka çare yok.
Çalışanın standardını yükselttiklerini söylersek bu kesime haksızlık yapmış oluruz. Örgütlenmenin önüne adeta set çekip sendikasızlaşmış işçi kesiminin büyük çoğunluğunun asgari ücrete mahkum edilmesini görmezden gelmek büyük haksızlık olur. Çalışan kesim tüm dikkatini hükümetin açıklayacağı asgari ücret zammına vermiş durumda.
Ya emekli ve memur...
Önceden enflasyon rakamları doğru açıklandığından yapılan zamlar da bu oranda oluyordu.
Şimdi ise resmi rakamlarla piyasa rakamları arasında yüzde 100'lük bir uçurum var.
Akademisyenlerden oluşan Enflasyonu Araştırma Grubu (ENAG) enflasyonu yüzde 185 olarak açıkladı.
Peki AK Parti ne yapacak da vatandaşın gönlünü kazanacak ve yeniden Erdoğan Cumhurbaşkanı, AK Parti ve MHP'nin oluşturduğu koalisyon da hükümet olacak?
Para yağdıracak...
Nasıl mı?
Bütçede karşılığı olmayan paraları saçacak.
Asgari ücreti en az 8 bin 500-10 bin lira arasında ilan edecek.
Emekliye enflasyonun yüzde 10-20 puan üzerinde refah payı verecek.
Ha keza memura da aynısı yapacak.
Zaten gerçek enflasyon yüzde 85 olmadığı için bunlar da yeterli olmayacak ama olsun...
Yapacak.
Sonra...
Piyasayı faiz oranı düşük, konut, taşıt, tüketici kredilerine boğacak...
Kamu bankalarıyla halka ucuz kredi dağıtacak.
Bedava değil tabi kredi olarak...
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere...
Tabii ki burada yazdıklarım bir yatırım tavsiyesi değil, altını kalın kalemle çizmekte fayda var.
Ödeme gücü olanlar için söylüyorum, daha çok da sabit gelirli memur, işçi ve emekli kesimi için...
Ocak, şubat ayı gibi verileceğini düşündüğüm ucuz kredilerden uzun vadeli olarak çekip ne alırsanız alın.
Konut, araba, motosiklet, arsa, beyaz eşya, artık eksiğiniz, ihtiyacınız, yatırım anlayışınız neyse...
Çünkü bu enflasyonist ortamda çekeceğiniz kredinin aylık sabit taksidi, birkaç yıl sonra adeta pul parası olacak.
Bunun nedeni basit.
Erdoğan, iktidarda kalabilmek için her türlü seçeneği değerlendirecek.
Piyasayı paraya boğup tüketim canlandığında büyüme de artacak...
Ama suni bir büyüme olduğundan...
Tatlı tatlı yediğimiz hurmalar...
Sonuçta ucuz kredinin, karşılığı olmayan paraları dağıtmanın, döviz kurlarını Merkez Bankası'nın olmayan rezervindeki takas paralarla baskılayarak tutmanın bir faturası olacak elbette.
O faturayı seçimden sonra hep birlikte ödeyeceğiz...
Enflasyon artışı, daha fazla hayat pahalılığı, yoksulluk, geçim sıkıntısı...
O nedenle diyorum ki uzun vadeli ucuz kredi seçeneği, ocak-şubat gibi açıkladıklarında aklınızın bir kenarında bulunsun...
Bu tabii ki sabit geliri ve ödeme gücü olanlar için geçerli...
Piyasalar normale geldiğinde aldığınız her neyse, çok daha kıymetli hale gelecek.
Benden söylemesi.
(Not: Burada yazdıklarım kesinlikle bir yatırım tavsiyesi değildir)