‘’Duyguları kontrol etmek, duygusal olmak, duygularla mı mantıkla mı hareket etmek…’’ gibi kavramlarla birçok yerde karşılaşabiliyoruz. Deneyimlediğimiz olayların çoğunda duygularımızdan çok düşündüklerimize odaklanırız. Birçoğumuz olayları aktarırken ‘’Ben ne hissettim? Sen ne hissettin? ‘’ diye sorgulamaz. Düşüncesini aktarır, kabul ettirmeye çalışır. Aksini düşünenle tartışmaya girer ya da geri çekilir.
Duygusunun ne olduğu, hangi ihtiyacına sinyal verdiğini göz ardı eder. Her gün sayısız olay yaşarken aklımızdan binlerce düşünce geçer. Bu düşünceleri takip eden farklı duygu durumları içinde olurken hissettiklerimizin bize neyi işaret ettiğini gözlemlemek önemlidir. Mesleğimi sorduklarında ve psikolog olduğumu öğrendiklerinde birçok kişinin geri dönütü: ‘’Psikolojim çok bozuk, psikoloğa ihtiyacım var. Tam benim ihtiyacım olan şey.’’ gibi cümleler oluyor.
Ben de ‘’hangimizin ihtiyacı yok ki?’’ diyorum. Psikolojimiz bozuk olduğu için değil bunu böyle düşündüğümüz için ihtiyacımız var aslında. Düşüncemiz ne derece gerçeğe yakın? Biz bu durumla nasıl baş edebiliyoruz? Bizim kontrol edebildiğimiz ve değiştirme gücümüzün olduğu noktalar nereler? Bunları düşünürken duygularımızı çoğu zaman göz ardı ediyoruz. Halbuki duygularımız bizim trafik lambamızdır. Ne zaman harekete geçeceğimizin, ne zaman duracağımızın, ne zaman neye hazırlanacağımızın işaretini verir. ‘’Şu an bu durum bana ne hissettiriyor?’’ sorusunu kendimize sorduğumuzda o anki kaygımız, öfkemiz, üzüntümüz, çaresizliğimiz, suçluluk duygumuz ve daha nice duygunun farkındalığıyla olayları anlamlandırmamız ve ihtiyaçlarımızı karşılamamız daha işlevsel olacaktır.
Dolayısıyla durumlarla baş etme şekillerimiz de gelişebilir. Duygularımızın bize verdiği sinyalleri fark edemediğimizde duyguların bizi yönetmesi gerçekleşiyor olabilir mi? Duygularımız bizim bilincimizden bağımsız bir şekilde bizi ele geçirebilir mi? Örneğin öfke duygusunu yaşarken davranış olarak yüksek sesle konuşmayı gerçekleştirebiliyoruz.
Aklımızdaki düşünceler de bu duygunun davranışımıza yansımasını etkileyebiliyor. Peki çok öfkeli olduğumuz anda bizi üzen bir haber almamızla birlikte duygumuzun üzüntüye dönüşmesi ve sesimizin yüksekliğinin azalmasını değerlendirecek olursak, duygular sizi yönetiyor mu oluyor? Aslında iki duygunun da ardından gelen davranış bize ait değil mi? Özetle duygu-düşünce-davranış üçgeninde ne kadar farkındalığımız oluşursa olumsuz durumlarla baş etmemiz de o kadar kolaylaşıyor.
Uzman Klinik Psikolog Şule Ulutürk Psikolojik Danışmanlık Merkezi. İletişim: 0539 342 40 12 İstiklal Mahallesi Ertuğrulbey Sokak No:9 Daire:13 Ünka Home Office