İletişim becerileri hayatımızın birçok yönü için büyük öneme sahiptir. Çünkü iyi ve güvenilir iletişim becerilerine sahipseniz eğer, insanlar ne söylemeye çalıştığınızı tam olarak anlayabilirler… İletişim sürecini etkileyen en önemli unsurlarından biri ise “mazeret” sözcüğünün “sebep ya da bahane” anlamlarına gelebilen ikircikli bir özelliğe sahip olmasıdır.
Zira gerçekte bir sebebe bağlı olarak kabul edilebilir bir kavram olan mazeretin, bir bahaneye dönüştürülmesi onun anlamına olan güveni azaltmaktadır.
Bir konuda mazeret sunarken birey, kendinden ziyade sorumluluğu başka bir kişiye veya koşullara yüklemeye çalışır.
Bu ise insanları, kendilerine ya da başkalarına karşı “bahane” anlamına gelen mazeret üretme yeteneğiyle anılır hale getirmektedir…
Bazı kişiler tarafından mazeret üretmenin işleri kolaylaştırdığı düşünebilirler, fakat yarattığı bahane algısının oluşturduğu sis perdesi işleri daha da karmaşık hale dönüştürebilir.
Çünkü bir konuda üretilen mazeret, onu akla uygun hale getirmek için yorucu bir inandırma çabasını gerektirmektedir.
Bu yolla insanların sürekli olarak yükümlülüklerden kaçınma çabaları, kartopu etkisiyle aşağı doğru giden bir duygu sarmalı yaratarak “analiz felci” yaşatabilir…
Üstelik insanların öne sürdüğü mazeret argümanları çoğunlukla mantıksız olma eğilimindedir.
Oysa sebepler genellikle mantıklı, gerçekçi ve nesneldir. Kendini kurtarmak/kandırmak maksadıyla değil, gerçek bir durumu izah etmek maksadını taşımaktadır.
İnsanların en fazla mazeret ürettikleri konuların başında ise “başarısızlıkları” gelmektedir…
Gösterilen “mazeretlerin” en büyük destekçisi ise “eğer…” ile başlayan cümlelerdir.
Uzmanlar bahane anlamlı mazeret üretmeyi, kendi performansımıza ve motivasyonumuza zarar veren "kendini sabote etme" olarak değerlendiriyorlar…
Çoğu zaman ise mazeretleri, hedeflediğimiz bir şeyi başaramama sebebi olarak kabul ederek alternatifler aramak yerine vazgeçeriz.
Sanırım ABD’li girişimci Jordan Belfort’un "Ulaşmak istediğiniz hedefle aranızda duran tek şey, neden başaramayacağınıza dair kendinize sürekli anlattığınız bahanelerdir" sözü bu duruma iyi bir örnektir.
Nihayetinde yaratılan mazeretler, kişinin hem hesap verebilirliğini baltalar hem de diğer insanlar tarafından aldatıcı, etkisiz, beceriksiz ve bencil olarak görülmesine neden olur.
Ancak kendimize ve başkalarına karşı dürüst olup seçimlerimizin sorumluluğunu alabildiğimizde, artık mazeret üretmediğinin farkına varabilir, insan…
Bu nedenledir ki; kendimizle ya da başkalarıyla başarılı ve güvenilir bir iletişim kurabilmek, mazeret üretmekten vazgeçmeyi gerektiriyor.
Bunun en kolay yolu ise “hangi bahaneleri mazeret gibi kullanmaya devam ediyorum?” sorusuna kendimize sormak ve onların bir listesini yapmak, olabilir…
Böylece “ürettiğimiz mazeretlerin ne kadar çeşitli ve yaratıcı” olduğunu görünce, belki de bu yeteneğimizi; başarılı, güvenilir ve gerçek bir üretkenliğe dönüştürebiliriz…
Tabi ki; buna da bir mazeretimiz yoksa…