Geçenlerde bir arkadaşım sosyal medyada bana şöyle yazdı: “Emine, ilişkiler ve mekânlar konusuna değin. Her aşkın başladığı ve bittiği yerler vardır. Onu ilk gördüğün, elini ilk tuttuğun yerler… Yıllar sonra oraya gidildiğinde her zamankinden daha büyük bir anlam taşır ”dedi.
Düşündüm, haklıydı. Mekânlar, hayatımızda yalnızca fiziki duraklar değildir. Onlar, hafızamızda iz bırakan hikâyelerin sessiz tanıklarıdır. Aşkın başladığı, heyecanla dolduğumuz ya da acıyla vedalaştığımız o anları saklarlar. Herkesin hafızasında bu türden bir köşe mutlaka vardır.
Bazı yerler vardır, adımınızı attığınız anda bir sıcaklık hissedersiniz. Orası sadece bir mekân değil, ruhunuzun nefes alabildiği, sizi anlamadan anlayan bir köşe gibidir. Tıpkı bir dost gibi… Çünkü insan, anlam bulduğu yerlerde huzur bulur; yalnızca bedeni değil, ruhu da doyar.
Benim unutamadığım, hatırlayabileceğim, “onunla da şurada ilk kez oturmuştuk, burası özeldi “ diyebileceğim benim için hafızamda yer etmiş, kalbime kazınmış özel bir mekân yok fakat ben yazmaya bir âşık kadın olarak her makalemin kahramanı bir mekân var diyebilirim.
Ah Köşem Balık !
Bir çok sohbetimin tanığı..
Ne zaman kendimi dinlemek istesem, soluğu orada alırım. Çünkü yalnızca bir mekân değil, aynı zamanda içime döndüğüm bir sığınaktır orası. Duvarlarında geçmişin yankısı, masalarında geleceğin hayalleri var. Belki de bu yüzden, her ziyaretimde bir başka yönümü keşfederim.
Bu kız bunca lafı nereden buluyor derseniz, işte tam da oradan… O mekânda kalbimi dinlediğim için sözcükler kendiliğinden kâğıda dökülüyor. İnsan, huzur bulduğu yerde içindeki sesi duyar. Belki de bu yüzden, o mekan yalnızca bir yer değil, ruhumun dinlendiği bir durak benim için. . Orası, duygularımla düşüncelerimin buluştuğu, bazen en sessiz, bazen en gürültülü sohbetlerimin yaşandığı bir liman sanırım.
Herkesin özdeştiği bir mekân mutlaka vardır; kendisini en huzurlu hissettiği, bir aşkını hatırladığı ya da aşkı yaşadığı, düşüncelerinin berraklaştığı bir köşe. Burası benim için tam da böyle bir yer. Huzur aradığımda beni kendine çağırır, ilham aradığımda ise zihnimin kapılarını aralar.
O yüzden yalnızca kendi huzurumu bulduğum bir yer değil; aynı zamanda köşe yazılarımın sessizce şekillendiği bir yaratım alanıdır. Çoğu sohbetten makaleme konu çıkarttığım, duygularımı en doğal haliyle dile dökebildiğim bir yer. Ben orada otururken, sadece mekânı değil, kendi ruhumun derinliklerini de dinliyorum. Bu yüzden, bazen bir masada yalnız kalmak bile bana ilham verdiği olmuştur.
Bir mekan bize ne anlatabilir ki Emine? Diye soranlar da çıkacak tabi.
Bir mekan bize o kadar çok şey anlatabilir ki sevgili okuyucularım..
Siz dinlemesini bilirseniz..
Anısı olan bir mekân, hafızamızdaki kokular, sesler, ışıklar, bazen bizi bir zaman makinesi gibi geçmişe götürür. Çünkü bazı mekânlar, içlerinde yalnızca objeleri değil, duyguları da saklar..
Köşem, belki de benim çoğu unutulmaz hikâyemin bir parçası. Tıpkı hayatımızdaki bazı yerlerin, yalnızca geçtiğimiz duraklar değil, hayatımıza dokunan izler olması gibi…
Herkesin böyle bir köşesi olmalı; bir parça huzur bulduğu, bir parça kendini yeniden keşfettiği… Ve tabii, bazen bir parça geçmişe teşekkür ettiği…
Bu yüzden “Kalbimin Köşem’i” diyorum. Çünkü orası benim için yalnızca bir mekân değil; bundan sonra da yazacağım her makalemde, her hikâyemde tüm gülüşlerime, tüm gözyaşlarıma, bazen kırılan bazen onarılan kalbime, hayatın sessiz ama en anlamlı tanıklarından biri olarak kalacak.
Sevgilerimle..