Emine Girgin yazdı...
Bir adam var, uzun zamandır gözlemlediğim. Kiminle konuşsam aynı şeyi söylüyor: “Bana da yazdı, herkese yazıyor.”
Evet, klasik çapkın erkeklerden biri gibi görünüyor dışarıdan. Ama bu, onların gözünden bir bakış açısı. Benim gözümse başka bir şey görüyor. Onun yarasını…
Bu adamın bu kadar hissiz görünmesinin bir sebebi var. Evet, yaftalamak kolay, çünkü yüzeydeki görünene bakıyoruz. Ama kim bilir, belki de o bazı yollardan severken dönmek zorunda kaldı. Belki çok sevdiği birini kaybetti, hayalleri yarıda kaldı, güveni sarsıldı. Belli ki, yaşadığı acıyı aşmak ona zaman almış. Hatta belki de o güveni bir daha kimse de tam anlamıyla yaşayamamış.
Hiç yarı yolda bırakıldınız mı? Şayet kalmadıysanız, bir başkasının acısını anlamak kolay değil. Empati geliştirmek ise çok daha zor. İşte bu yüzden, onu yargılayan herkes gibi düşünemiyorum. Onun hayallerinin yarı yolda kaldığını hissediyorum. Bu hisler, onun özel hayatına dair herhangi bir bilgiye dayanmıyor; sadece bir gözlem, bir sezgi…
Belki de bu yüzden kimseye bağlanmak istemiyor. Belki bağlanacak kadar güven vermedi kimse ona. Yazdığı her kadın, onu kötü bir karakter olarak görüyor olabilir. Ama ben, onu daha derin bir yerden okuyabiliyorum. Bakışlarından, bakışlarını kaçırışından, ses tonundan, gülüşünden…
Bazen bazı yaralar gerçekten zor kapanır. Herkesin iyileşme yöntemi farklıdır. Kimi içine kapanır, kimi de onun gibi dışa vurur kendini; belki de bir daha sevmeyeceğine yemin ederek. Ama şu hayat öyle ilginçtir ki, tam da “Asla!” dediğiniz yerden sınar sizi.
Bir insanın kötü olması için yalan söyleyip sizi kandırması, hayallerinizi çalması gerekir. Ama o fazla dürüst. Ne istediğini, kime nasıl yaklaşacağını biliyor. Bu yüzden onu yargılamıyorum. Yargılamaktan kolay ne var ki? Ama anlamaya çalışmak, işte bu başka bir mesele.
Benim de güvenim defalarca sarsıldı. Sevmeye korktum belki, ama birini unutmak için başkalarını yara bandı olarak kullanmayı tercih etmedim. Çünkü yara bandı sadece yarayı saklar, o yara hala oradadır. Ve ben, onun yarasını görüyorum.
Bunlar hayatın genel akışı aslında. Herkesin yaptığı, ya da yapmasa bile çevresinde şahit olduğu şeyler. Hepimizin kendi hayatı var. Kim nasıl mutlu hissediyorsa, ne ile huzur buluyorsa onu tercih ediyor. Ve bu yüzden, bir başkasının hikayesini bilmeden yargılamak haksızlık olur.
Bu makalem bir kalp analizi aslında. Bir adamın yüreğini görmeye çalışıyorum. Kaç beden daha yürür bu yükle, bilmiyorum. Ama seçtiği yolların onu daha da mutsuz etmemesini dilerim. Çünkü mutluluk gibi, mutsuzluk da bulaşıcıdır. Her aldığı negatif enerjiyle, umarım kendi hayatının güzel aurasını bozmaz. Ve bir gün, yeniden, korkusuzca sever. Çünkü sevmek ona çok yakışacaktır.