Ayşe Kaytan Uçak yazdı...
Kişisel tarihim de hayat pahalılığının bu denli ceberut olduğu bir süreç yok.
Atadan, babadan dinlediğimiz kadarı ile bugüne benzer ekonomik zorlukların yaşandığı dönemler olmuş.
Ancak, ben hiçbir zaman ülkeyi yönetenlerin yaşanan hayat pahalılığı karşısında böylesi bir yaklaşım takındığı kanaatinde değilim.
Örneğin, Maliye Bakanı asgari ücretin yüksek olduğunu belirtiyor.
Cumhurbaşkanın son açıklaması evlere şenlik: “Seçim bitince muhalefetin vaat yağmurunun da sonuna gelindi. Düne kadar seçim kazanmak için atıp tutanlar bugün ekmekten suya ellerinin altındaki her şeye zam yapıyorlar."
Belediyelerden bahsediyor!
Erdoğan’ın okuduğu metinde akaryakıta gelen zamlar yok.
Yahut elektriğe gelen zam da…
Kitabın istediği sayfasını açıp, istediği yerden başlıyor okumaya.
“Kusura bakmayın ekonomiyi yönetemiyoruz” diyecek hali yok ya!
Bir de belediyelere bakalım o halde; geçtiğimiz mayıs ayında yapılan meclis toplantısında "toplu ulaşıma zam yapmamak için direniyoruz" diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, adını direnenler arasına yazdırdı.
Üstelik minibüsçüler teslim bayrağını çekmişken, benzer büyüklükteki iller toplu ulaşıma ciddi şekilde zam yapmışken…
Esnaf dişini sıkmış direniyor.
Eskişehir Lokantacılar Odası Başkanı Bahar Bilen, esnafın yüzden 80’inin borç batağı içinde olduğunu belirtiyor.
Esnaf direniyor…
O lokantadan iki kap yemek için vatandaşın ciddi şekilde direnmesi gerekiyor.
Üretimi sürdürmek için direnen sanayiciler.
Kirasını ödemek için direnenler, çoluğa çocuğa kıyafet almak için direnenler de hesaba dahil edilince direnenler defteri bir hayli kabarıyor.
Bana kalırsa direnme faslı çoktan geçti.
Toplum olarak dilenmeye doğru hızlı adımlarla ilerliyoruz.
“Direne direne kazanacağız” demek çok zor, “dilene dilene” yaşayacağız!