Ayşe Kaytan Uçak yazdı...

Sağ cenahın köşe başı şairlerinden Necip Fazıl’ın belirtiği üzere “öz yurdumda garip, öz vatanımda parya!” olduğumu düşündüren bir tatil dönüşü sonrasında yazıyorum.  

Akdeniz, başta Rus ve Alman turistlerin yüzmesine ayarlanmış bir Türk denizi…

Mavisi alabildiğine ülkem…

Başka, başka bir şey yok. 

Ekonomisi turiste odaklı “canım Akdeniz" şehirlerinde, fiyat etiketleri dolar ve euro konuşuyor.

Anlayamıyorsunuz. 

İt is very expensive!

Eğlence mi? Rusları eğlendirmeye dönük. 

Türkiye’ye gelen Rus’a Rusya’yı, Alman’a Almanya’yı armağan ediyormuşuz gibi düşünün.

Yanında Akdeniz bedava…

Fakat mavisi canım ülkem. 

Başka, başka bir şey de yok. 

Önemli değil, turist gelecek ekonomi canlanacak.

Fakat ülke gidiyor. 

Ülke gitmese de, ülkenin öz vatandaşı gidemiyor…

Gözlerden gariplik, paçalardan paryalık akıyor. 

Çok yorucu tatil sonrası Eskişehir’e dönüyorum, dillerde Hikmet Çelik…

Zor olan tarım beşiğinde maden sahası yapılmasını canhıraş bir şekilde savunmaktı.

Hikmet Çelik zoru başarmış.

Çevre yazıyor titrinde, şehir yazıyor ve son yılların popüler başlığı iklim değişikliği yazıyor.

Maden arama, bulma ve pazarlama müdürü değil anlayacağınız.

Ama o da biliyor çevrenin de, şehrinde bir kıymeti yok. 

Değişmeyen tek şey değişimse, iklim neden değişmesin üstelik. 

Hikmet Çelik, hikmet ehli bir kere, “devlete parmak sallanmaz” diyor.

Cengiz Holding’in önüne kalkan olarak devleti koyuyor.

Devleti arkasına almış olan vatandaş şaşıp kalıyor. 
Cengiz Holding’in devleti mi güçlü, vatandaşın arkasında dağ gibi duran mı?

Devlet yetmemiş anlaşılan Cengiz Holding’e bir vatandaşı da tehdit etmişler. 

Derin olan devlet böyle bir şey miydi acaba?

Anlaşılan o ki; bazı madenler altından bile daha değerlidir. 

Cengiz Holding altının sarısını arzulaya dursun,  Hikmet Çelik için iktidar sarısı daha evladır.

Bizim payımıza ise ağacın yeşili, domatesin kırmızı düşmektedir.

Tıpkı Akdeniz’in mavisi gibi…